-Gidiyoruuz, hadii, hazır mısınıız?.. Adam sesini çıkarmadı. Çocuklarsa rastgele sözlerle cevapladılar annelerini. Aslında hepsi biliyordu ki hiçbiri hazır değildi ve hepsinin de acele etmesi gerekiyordu. O yüzden herkes birbirine sesleniyordu... Kadın birazdan yatak odasına dalıp, heyecanlı sesiyle: "Ne yapıyorsun" dedi kocasına... Boş bulunan adam irkildi!.. Arkasını döndü. Karısının elindeki çiçekli şortunu gördü. Günlerdir onu arıyorlardı, demek ki sonunda bir yerden çıkmıştı karşısına... -Ah canıım, korktun mu yoksa ben içeri girince, diye gülümsedi kadın. Rengin solmuş... -Sıcak ya biraz, ondan sanırım... -Tamam tamam. Çocuklar toparlanmak üzere, hadi sen de geç kalmadan hazırlan. * Aşağıdan veya kapısının dışından tek tek kelimeler çarpıyordu kulağına: "Havlu, güneş yağı, bikini, gözlük, bone, şarj aleti, fotoğraf makinesi..." Ve karısının ara sıra yükselen sesi: "Hadii, bir saat içinde gidiyoruz, hazır oluuun!.." Tıraş makinesinin kablosunu ve başucunda duran kitabı çantasına koydu. Sonra düşündü; yola çıkarken unutmaması gereken şeyler nelerdi?.. Telefonunu, içinde çeşitli numara, adres, rakam, şifre gibi notların bulunduğu küçük defterini, burun kıllarını kestiği minik makasını aldı... Bu defa kızı seslendi aşağıdan: -Hadi babaaa, hazır mısın, gidiyoruuuz... Ses versene, hazırım desene... * Ne zaman bir yere gidecek olsa; hep bir şeyler yarım kalmış, hep bazı şeyleri yapmayı hatırlamamış ve hep yanına alması gereken pek çok şeyi unutarak arkada bırakmış gibi gelirdi... Halbuki çantasında yön bulmasına yarayan pusula, yol bulmasına yarayan navigsyon cihazı bile vardı. Peki neydi hep içini dürtükleyen o garip his? -Hazırlandın mı?.. Gidiyoruz!.. İçi ürperdi aniden!.. Arkasını döndü. Ve gözleri şaşkınlıkla açıldı. -Sen kimsin, dedi. Sen, tanıdığım hiç kimseye benzemiyorsun... -Ben meleğim, dedi gelen kimse. Şimdiye kadar hazırlanmış olman lazımdı. Seni almaya geldim... Hadi, gidiyoruz!