İnekler ve köprüler

A -
A +

Neredeyse sütten yeni kesilmişlerdi. Her sabah, daha güneş doğmadan evlerinden alındılar, annelerinden koparıldılar, yollara düştüler: "Koşmayı öğrenmeniz lazım, dediler... Öyle koşacaksınız ki; önünüzde kim varsa geçeceksiniz ve ardınızdakilere yakalanmayacaksınız!" Sevilip okşanma hatta annelerini emme yaşındaki binlerce buzağı, uykusuz göz kapaklarını açmak için zorlayarak bu tuhaf sözleri anlamaya çalıştılar! Aslında anlamadılar da, ama herkesin yaptığı şeyi yapmaya çalışmaktan başka ne gelebilirdi ki ellerinden? * Nefes açma koşuları yıllarca devam etti; daha hızlı koşma, daha hızlı ve daha... O yıl ve sonraki, sonraki ve daha sonraki yıllarda bu tüketici koşu, bıktırıcı yarış, bütün arkadaşlarını geride bırakma çabaları hep devam etti. Bir adım hızlı atsın, bir rakip daha geçsin diye elden gelen her şey yapıldı her biri için; ağızlarına beslediler, altlarını temizlediler, sırtlarını kaşıdılar, perçemlerini taradılar ve sıklıkla prova yaptırdılar... Sonunda o büyük gün geldi: Milyonlarca heyecanlı yürek aynı saatte hızla atmaya ve bütün gözler hedefe bakmaya başladı. Her şey işte bugün içindi; koşmanın, geçmenin, çiğnemenin, kazanmanın vakti şimdiydi ve bir anda herkes yarışa başladı!.. * Nefesler tutuldu; milyonlarca düve (dişi) ve tosun (erkek), koca bir nehrin üzerindeki köprüye hücum ettiler. Birbirlerini ite çiğneye ilerlediler ve süre bitti! Milyonların aynı anda yüklendiği köprünün genişliği zaten belliydi. Ayrıca ayaklar altında ezilenler, yolda nefesi tıkananlar, köprü üzerinden aşağı düşenler oldu... Ömürlerinin yarısını işte bu birkaç saat için harcayanların hepsi gözyaşları içindeydi şimdi. Yolda kalanlar da, aşağı düşenler de, karşıya geçenler de ağlaşıyordu!.. (...Bu yazıyı bir de yarınki devamıyla okuyun!)

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.