Yazmam gerekiyor... Ama ne yazabilirim? * İncecik bir vazo düştü yere... Bir gül kırıldı orta yerinden! İki minik çerçeve sarsıldı duvarda ve son kez dokundular birbirlerine... Saat 03.02 idi kırıldığında saat! * Yazmam gerekiyor... Ama ne yazabilirim? Bebek kokan bir biberon düştü yere... Sonra bir anne, süt kokan yavrusunun üstüne attı kendini... Saat 03.02 idi kırıldığında saat! * Bir mektup kaldı... Yazılırken... Orta yerinde. Bir el kaldı sadece yıkıntıların üstünde. Yazmam gerekiyor... Ama ne yazabilirim? Saat 03.02 idi saatler kırıldığında... Ve çığlıklar karanlığın içindeki "daha siyah karanlıklara" gömüldüğünde. * Yazmam gerekiyor... Ama ne yazabilirim? Bildiğimiz mekânların çoğunda duruverdi zaman... Sabahın 03.02'sinde kırılıverdi saatler; Ezan okuyacak minare bulamadı müezzinler... Ve kuşlar, konacak dam bulamadı! * Yazmam gerekiyor, biliyorum... Ama, ne yazabilirim sizin bilmediğiniz?.. İşte yeni bir deprem... İşte "yine" bir deprem. Ama bu defa 03.02 idi kırıldığında saatler!.. ....... Not: 10 yıl geçmiş üzerinden de acısı geçmemiş! Dilerim ki, yüce Mevla bir daha öyle acılar yaşatmasın...