Sabah, oturduğun dairenin kapısını açtın, ki karşı komşunla burun buruna geldin. Baktığını görünce tebessüm ederek "günaydın" dedin. Aynı anda o da gülümsemişti ve (Moğol lisanıyla) bir şeyler demişti sana!.. ..... O sıra asansör geldi ve aşağı indin. Ama kafan karışmıştı. Epey zamandır tanıdığın bu insan neden bilmediğin bir dilde konuşmuştu... § Apartmanın kapıcısı camları siliyordu. Yaklaştığında işini bıraktı, (İspanyolca "günaydın" diyerek) kenara çekildi ve otomatik kanat çarpmasın diye, sen dışarı çıkıncaya kadar kapıyı tuttu. Gözlerini açıp şaşkın şaşkın baktın adama. Birkaç adım atmıştın ki, irkildin. Çünkü az daha çarpacaktın; elindeki zarfı gösterip sana (Pigme diliyle) adres soran postacıya!.. § "Neler oluyor böyle" diye düşünürken, arka sokakta oturan ve yıllardır tanıdığın bir arkadaşını gördün. Bu sorunun cevabını öğrenmek için yanına doğru koştun,,, ki o, senden önce elini uzatarak; "Günaydın sevgili arkadaşım, nasılsın?" Dedi,,, ama Hintçe!.. § Kimseyle konuşmak istemiyordun artık. Başını kaldırmadan, sağa sola bakmadan arabana binip kontağı çevirdin... Az sonra, seni durdurmuş olan trafik polisi, uzattığın evrakları kızgın kızgın kendi avucuna vurarak; "Sarhoş musun, uyuyor musun?.. Yayaları, tabelaları, ışıkları görmüyor musun?" Diye bağırıyordu, Bulgarca!.. § Patron Mali, sekreter Bolivya, çaycı Rodezya, hamal Birmanya lisanıyla konuşuyordu bugün seninle!.. Üç haftadır beklediğin toplantıya katılan firma yetkililerinden biri Afgan, diğeri Meksikalı, öbürü Tanzanyalıydı sanki... § "Gün, bitse artık" diye dua edip durdun hep. Ve, gün bitti sonunda... Koşar gibi, kaçar gibi, sığınır gibi evine geldin; yığılır gibi döküldün içeriye... "Hoş geldin sevgilim" dedi her zaman duymaktan mutlu olduğun ses... § Donmuş bilyelere benzeyen mat gözlerinle anlamsız anlamsız baktın karşındakine. O devam etti: "Hoş geldin canım, bugün seni çok özledim. Seni seviyorum..." "Şimdi bu da ne diyor acaba" diye geçti içinden... Sonra, nasılsa konuşsan bile, onun zaten seni anlamayacağından emin olarak... Hangi lisanla söylediğini düşünmeden, ve de artık bunu önemsemeden... Anlamsız homurtular çıkara çıkara tuvalete doğru yürüdün... Birazdan önüne konan yiyecekleri yedin... Ardından televizyonun karşısına oturdun... Ve kumanda aletini avucunda sıkarak, zaman zaman irkilip, sıçrayarak horlamaya başladın!..