Ateşe düşer pervaneler... Ama pervaneler ateşe düşmeden; ateş düşmüştür içlerine!.. Ateş, pervanelerin içine düşer; Ve pervaneler, ateşe!.. * Ateşe düştüm... Ateşe düştüm, şuna karar veremediği gün zaman: Yanan hangisidir; Pervane miii, ateş mi?.. * Ateşe; düş'tüm... Ateşe düş'tüm ve ateş de bana düş'tü, her rüyâda!.. Rüyâlarım sürükledi zaten beni bu ateşin koynuna; Ateşe düştüm!.. * Şimdi, bilmek vakti midir, bilmem; Ateşin, dışarıda olmasına; yangın derler, ama yangın içindeyse; aşk!.. Yani bir ıslak yorgan gibi atılırsın üstüne, ve sararsın bu ateşi; kendinle!.. ..... Bunun, bir adı olmalı mı, yani aşka bir isim konmalı mı "ben"den başka?.. Yoksa her yanış, yine ve hâlâ ve ilelebet "ben"le mi anlatılmalı?.. * Aşk, işte bu yüzden görülmez çoğu zaman; tetik düşene kadar. Çünkü aşk; suyun kaynama noktasıdır, çünkü aşk; bir atın çatlama noktasıdır, aşk; bir uzun fayın kırılma noktasıdır... Yani aşk; ya buhar eder uçurur seni veya devirir, yere serer! * Ateşe düştüğü gibi, içine ateş düşen pervanelerin; Ateşe düştüm... Zamanın, seçemediği gün; pervanelerin mi, yoksa ateşin mi yandığını!.. * Ateş, düşümdü benim... Ve ben, ateşe; düş'tüm; ateşe düşmeden önce!.. ...... Rüyâlarım sürükledi zaten beni bu ateşin koynuna; Ateşe düştüm!..