Güller, gülümsedi bahçeye girince... Sonra da göremediğim, gözlerine bakamadığım, yapraklarını okşayamadığım daha nicelerinin; ben gelmeden döküldüğü için yaprakları, gözlerinden yaşlar döktüler! Tutup iki yanağından, öptüm o gülleri; dikenler ısırırken kollarımı! ..... Kokla hadi avuçlarımı! * Ağaçlar salkım saçak, fazla dallar budanmayı bekliyor; çimense kırkılmamış bir koyun gibi... Sarmaşıklar buldukları ağaçlara tırmanmış; köknarların her parmak ucundan, açık yeşil üçer parmak uzamış... Kuru sazlar gölün kenarında tekrar yeşermiş... Diktiğim iğde iyice uzamış, dut fidanı ise bu yaz meyvelerini yapmış... * Uçlarından topladım: Ellerimde adaçayı yaprağı kokuları... Koca koca erikler yerlere dökülmüş. Cevaz ise; "hamağı kursana" diyor! Yanaklarıma, vişnelerin yanakları sürtünüyor... * Rüyada mı uyuyorum; uyumuş, rüya mı görüyorum? Varsın da göremiyor muyum, yoksun ama var mı görüyorum!.. Anlıyorum: Güller hâlâ dikenli, ama dikenlerde hâlâ güller var!.. * Kokla hadi avuçlarımı; birazcık gül ve çookça adaçayı kokuyor... * Aslında, biliyorum ben: Batan dikenler çıkar elbet canımdan... Ama ben hep hissederim dudağıma bulaşan gül kokusunu...