Hani, titrer içi bir çocuğun... Hani, bir kedinin kaptığını görür ya,, yerdeki ekmek kırıntısının peşindeki sevdiceğini; daldaki kumru!.. Göğsünün ak tüyleri savrulan yârine son bakışı titrer o kuşun senin de gözlerinde... Ve hani... Ve hani; bitmiş bir yıldız, parlasa da bilirsin ya; sönmüştür artık feri, ışıktan gözlerinin!.. Bilirsin, uyusan; yorgun ışık dışarda kalacak!.. * Hani, titrer içi bir çocuğun... Hani, mekâna zamânın yazdığı satırlar gibi görünmeez,,, ama okunur; hissedilerek!.. Hani ellerin üşür, bir avuç bulamadığından kendine; zarfı olmayan mektuplar gibi... Titreer, titrer kelimeler!.. ..... Zarf bulsaan, adresi olmaz; yorulursun kaybolduğun sokaklarda... Veya, teneke kumbaralarda terk edilmiş geçmez paralar gibi tıngırdar parmakların; adressiz zarfların içinde donmuş nefessiz cümleler gibi!.. * Hani, titrer içi bir çocuğun; Çayırdaki papatyayla sevişirken üstüne sürü salınmış bir turuncu tırtıl gibi!.. ..... Hani, titrer içi bir çocuğun; Bilmez, niye!.. Sen, çocuktan hüzn'emersin! .. * Çocuk, boncuktur; nazârına!.. Üzülür. Üzülür ve ceplerine sokar ellerini... İşte o an; durur yanağının en tepesinde, düşmekten vazgeçen damla!.. Işıldar, ıslak gözleri, ve... Bayramdan kalma şekeri sevinçle çıkartıp cebinden, soyar ve koyar dilinin üstüne!.. * Hani titrer için bir çocuk gibi; korkarsın, üşürsün,, üzülürsün,,, ağlarsın ve cebine sokarsın ya ellerini... Ordayım! ..... Sevgilerim 'senin' cebinde!.. Avuçla, ısın,, teselli bul,,, sil bana gözlerinin yaşını... Ve koy dilinin üstüne; Bayramdan kalmış bir şeker gibi!..