Yâr, kesemem ipimi; bağlolduğum kapından... ..... Kim bilir kaç mecliste; naylon torba içinde "memleket havası taşıdığımız" söylenmiştir de, gülüşülmüştür bu saflığımıza... Ama sonra da saf saf olup bu 'sâf'lığımıza saygı duyulmuştur, öyle değil mi?.. Şişelerin, bidonların içinde su taşımaz mı kendileri susuz yolcular, bir kıtadan bir kıtaya; kendileri içmeden... Ve sonra onu fincan fincan sunmaz mı hasretiyle yananlara?.. Desen ki; "Köyünün çeşmesinden doldurduğum bu bir kova suyu, şu kuyuya döktüm." O kuyunun suyu değişmez mi o anda? Ve "sanki" kıyamete kadar köyümün pınarları kaynamaz mı içinden?.. ..... Yâr... Ey yâââr, kesemem ipimi; bağlolduğum kapından... Yâr, kesemem ipimi; bağlolduğum kapıdan!.. Ne söylediğin umurumda mı; ben "duyduğumu" duyuyorum!.. Ne gösterdiğin umurumda mı; ben "gördüğümü" görüyorum! Yani ben; göğsünü açsa yâr, "gönlünü" görüyorum!.. Son günlerde dinlediğim en çarpıcı hikayeyi bir öğretmen anlattı... İsmi Ramadan Vatansever. Dedi ki: -Okuluma bir çiçek götürdüm. Tören yaptığımız bahçedeki heykelin dibine dikerken, bana yardım eden hademe; "bunun benzeri çiçekler zaten var olduğu halde niye uğraşıyorsun ki?" diye sordu... Ben bunu köyümden getirdim, dedim ona... ..... -Ne çiçeğiydi o ektiğiniz? -Çiçekti işte. Sıradan bir çiçek!.. Aslında o, çiçek görünüyordu ama, "toprak"tı asıl!.. Köyümün, dağlarımın toprağıydı... Böyle yapmasaydım, "bunun ne olduğunu" soracaklardı elbette gümrükte. Nasıl cevap verecektim ki o zaman?.. ..... Gümrükteki memurlar, bir avuç toprağın üstündeki çiçeği görüyorlardı... Ama ben... Ama ben; sıradan bir çiçeğin altında taşınan toprakta köyümü görüyordum... Koskoca Rodop Dağları'nı görüyordum..." Size ne dedi bilmiyorum. Ama ben bayıldım bu hikayeye... Size ne hatırlattı bilmiyorum. Ama bana "beni" anlattı!.. ..... Şimdi sanıyorum ki, Ramadan öğretmen, haftanın sadece bazı günleri bile olsa buluşuyor öğrencileriyle, diktiği çiçeğin başında... Hikayelerini orda anlatıyor onlara... Bir kısmı biliyor sebebini, bazısı bilmiyor... Ama o; "-Kimin ne gördüğü önemli değil ki, diyor. Önemli olan; benim ne gördüğüm!.. ..... Herkes şu üç beş yapraklı ve birkaç tomurcuklu çiçeği görüyor... Halbuki ben, onun altında Rodop Dağları'nın olduğunu biliyorum, hem de üzerindeki köyümle birlikte!.."