Bir kedi... Uykuya dalıp... Bıyıklarını kemirttiriyorsa farelere... Ne kıymeti var ki; Kendi kuyruğunu avlayabilmesinin?.. § Bir asker... Ona önce, patates soyması öğretilmiş olsa bile... Sıra göreve geldiğinde; Kılıcını çekmesi gerektiği zaman, çakısını çıkartarak; "Hey, bakın ben ne güzel patates soyabiliyorum!.." Dese, ve savaş meydanında bunu ispata kalksa... Ne işe yarar?.. § Bir baba... Henüz kendi yavrularının saçına dokunmamışken eli... Yedi mahallenin çocuğunun başını okşamış bile olsa, olur mu kıymeti?.. § Ben... Bu köşe için bir karışlık yazımı yazmadan... Birilerinin hayrına destanlar da yazsam, nefes bile almadan... Yahut bu elin yazabileceği en güzel yazıyı... Ama; bu sayfa "basıldıktan sonra" yazmış olsam... ..... Veya sen... Ama, dur! Sen seni, elbette benden iyi bilirsin... § Bir kedi, bıyıklarını kemirttiriyorken farelere; bir önemi var mı kendi kuyruğunu yakalayabilmesinin?.. Benim ve senin, o an hiçbir anlamı olmayan meşguliyetlere dalmak çok hoşumuza da gitse, veya başkalarının işine karışmak... Ama arkamızda kendi yapmamız gerekenler duruyorsa!.. Bir farkımız kalır mı; Savaş meydanında ne güzel patates soyduğunu ispata kalkan askerden... Yahut kendi evladının saçına henüz dokunmamışken, yedi mahallenin çocuğunun başını okşayan babadan?.. § Kediler, önce kendi bıyıklarını kollamalı, değil mi; Farelerden?.. Çünkü, nasıl olsa kuyrukları geliyor arkalarından!..