Edirne'ye varmak üzereyken güneye saptık. Yarım saat kadar süren bu yol bizi Ergene ırmağı üstüne kurulmuş upuzun bir köprünün başına getirdi. Şehrin ana girişi olan köprüyü aşarken hayret ediyor insan; taa Sultan 2'nci Murad Han zamanında yapılan, uzunluğu 1400 metreye yaklaşan ve 173 su gözü bulunan bu eserin; 560 küsur seneden beri şehrin bütün yolcularını sırtında taşımasına... (Not: İstanbul'daki Boğaz Köprüsü'nün iki direk arası 1074 m., ve Fatih Sultan Mehmet Köprüsü 1090 m.) Ve hayran oluyor insan; hangi işe başlasa "Bismillah" ile başlayan... Hangi eseri yapsa; "kıyamete kadar" diye düşünen... Ve her neyi bitirse; "elhamdülillah" diyerek, yarınlara bir eser daha bıraktığına sevinmiş, şükretmiş olan Osmanlı'ya... İşte dedeler ve torunlar, dün ve bugün arasındaki ihlas ve samimiyet farkı... * Kameraman arkadaşım yalnız kalmasın istememiştim. Uzunköprü Müftülüğü'nün "Kutlu Doğum Haftası" münasebetiyle tertip ettiği törenlerin haber çekimi için gidecekti... Ben de takıldım peşine. Düşündüm ki; genellikle, böyle kutlamalar için beş yüz kişilik bir salon tutarlar da, bu koca salona kırk bilemedin elli kişi gelir ya; işte ben de biraz kalabalık yaparım, dedim... Ya da tam tersi olur ve yüz kişilik salona üç beş yüz kişi birden doluşmaya uğraşır, kan ter içinde... Yolda öğrendim ki; kutlamalar açık havada yapılacakmış. Açık havada mı?.. İyi de, son iki gündür sürekli yağmur yağdı, dedim. Yandık!.. Ya hiç kimse gitmez, veya gidenler çamura filan saplanır da ulaşamazlar bile... Bir görevli arkadaşın kılavuzluğunda sonunda biz de yöneldik bahsi geçen yere... Fakat, o da ne?.. Aman Allah'ım, bu nasıl iş?.. Ki, şehrin epey de dışında kalan şu Bülbülderesi denen bölgede; genciyle yaşlısıyla, kadınıyla çocuğuyla en azından ON BİN kişi!.. Yanlış yazdığımı sanmayın. Geçen sene hava daha da müsaitmiş ve katılanların sayısı onbeş bine yakınmış... "Bunun bir sebebi olmalı", dedim o zaman... Ve buldum da sonunda: Sabah saat 11'de başlayan ve "yarım saatte işi bitirip kaçacağımızı" zannettiğim kutlamaların sonundaki ödül kısmını yarıda bırakıp dönüş yoluna çıktığımızda baktım ki, saat 16.30'a geliyordu... Yani, yani biz ve dahi bizimle birlikte on binden ziyade insan Bülbülderesi'nde en azından beşer saat kalmıştık da, sanki zamanın nasıl geçtiğini anlamamıştık... Cevap ise çok açık ve net olarak belirdi kafamda: İşte bir ihlas, ve samimiyet, ve fedakarlık, ve heyecan adamı; Uzunköprü Müftüsü Sait Emin Arvas... ..... Bursa'dan, İstanbul'dan, Edirne'den, Uzunköprü ve civar ilçelerden, köylerden kim gelmişse; sanki her birini teker teker kendi evine davet etmiş, şimdi de ev sahibi olarak; burası kendi evinin bahçesiymiş gibi yine kendi elleriyle ağırlamaya çalışıyordu misafirlerini, hizmetlerine koşuyordu... Mikrofondan hediyelere, gül buketlerinden gelen gidenlere kadar her şeyin sorumlusu sanki oydu. Kendisi böyle sahip çıkanca, yardımcıları da olayı sahipleniyorlardı, ki her birine birer birer maşallah... "Bugün, Muhammed aleyhisselamı anma günüdür, ama asıl onu anlama günüdür. Allahü teala'nın habibi olan sevgili peygamberimizin ruhaniyeti de burada, aramızda olduğu için ben böyle heyecan doluyum, işte bunun için dilim durmadan söylüyor, kendimi tutamıyorum" diyordu müftü Emin bey... Konuşurken sesi titriyor, hatta gözlerini saklamak için güneş gözlüğü takıyordu... * Sümeyye isimli bir öğrenci ise "Beni yakmayın" diye bir uzun şiir okuyarak, bütün ana-babalara seslenirken... İnanın, gördüm; beş kişi on kişi değil, yüzlerce insan hıçkırıyordu, ve hatta mehter takımındaki kara kara bıyıklı nice yiğitlerin gözlerinde yaş damlacıkları parlıyordu... Gökte büyük balonlar vardı üzerinde "Kutlu Doğum Haftası" yazan. Her yanda Hadis-i şerif ve büyüklerin sözlerinden hazırlanmış bez afişler... İcabet eden herkese; beyaz kartona renkli baskılı, çerçevelik şahane birer "Veda Hutbesi" hediye edilmişti zaten ve ayrıca koşulardan kompozisyonlara kadar dereceye girenlere ve çok kişiye çok sebeplerle çeşitli plaket, ve mükafatlar verilmişti... Mehter takımı İnegöl'den getirilmişti ve gösterilerinin her iki kısmı da gerçekten görülmeye değerdi. Yani yazacak çok şey var daha, ama gene yer bitti... Velhasıl; Uzunköprü 5. Geleneksel Kutlu Doğum Ziyafeti hakikatten enfesti...