...göl, olmaz! Neden olmasın ki? Çünkü damlaya damlaya göl olabilmesi için; ilk damla ile ikincisi ve ikinci damla ile üçüncüsü ve üçüncü damla ile dördüncüsü ve diğerleriyle daha sonrakiler arasında geçen zaman aralığının belli, düzenli, intizamlı olması lazımdır! Damlaya damlaya göl olur, ama; damdumlaya Gümgümleye sel olur... Da... m.. la.... ya.. d... a.. ml... a... ya da çöl olur... * Bunlara, hayatın hemen hemen her alanından o kadar çeşitli örnekler vermek mümkün ki... Misal; arazine fidanlar diktin ve ardından hepsine birer kova can suyu verdin. Üç gün sonra geldin ve hepsinin dibine birer kova su döktün... Sonra işin çıktı uğrayamadın ve hemen ardından da yaz tatiline gittin... Geldiğin zaman fidanların çoğu kurumuştu; çok üzüldün, pişman oldun ve kendi kendini affetmen için belediye tankerini kiralayıp henüz kurumamış olan köklere (insanların şaşkın bakışları altında) birer ton su boşalttırdın!.. Önce "damlaya damlaya göl olur" gibi; yumuşayıp kıvama gelen toprağın içinde, fidanların incecik kökleri yürümeye başlamıştı... Sonra yaz boyu susuz kalıp taşlaşan toprakta yanıp kurudular... Ve ardından gelen sel toprağı sürükledi, fidanları birbirine kattı, zayıflayan kökleri koparıp attı... * Bir çölün aynı bölgesinden incecik bir su kaynasa, orası yeşerir vaha olur! Fakat şakır şakır yağmur yağsa; bazen oraya bazen buraya yağdığı için kurur, buharlaşır! İşini yaparken, insanlara projeni sunarken başarı için istikrar çok önemli. Ne eteğindeki bütün taşları bir seferde dökmeye çalışmak, ne de bir görünüp sonra kendini unutturmak mantıklı değil! İnsanlar, yürüdükleri karanlık yolun belli mesafelerinde önlerini aydınlatacak bir ışık arıyorlar; lazım olduğun zaman orada olacaksın!.. * Çöle bir damla... Sonra bir damla daha... Ve sonra bir damla daha... İşini olduracak damlaların birbiri ardından geliş aralığına, sıklığına göre; çokluğuna göre ve nereye düşüyor olduklarına göre toprak göl veya çöl olabiliyor! Kontrolsüz yağışa ise sel diyorlar!