Saat kaç, bilmiyorum... Kepenkte sıkışan farenin çabasından zordur çoğu zaman; kirpiğinin dibindeki delikten dünyaya sızmak! Dünya... Hangisi büyük? İçindeki mi, dışındaki mi? * Hem yazının kahrını çekeceksin, hem de bütün hallerin herkes gibi olacak! Bu, nasıl olacak? Yani aklına bir cümle gelecek ve sen gözünü açmayacaksın, sıcacık yatağından çıkmayacaksın, belki titreyerek klavyenin/kâğıdın başına oturmayacaksın; Saat gecenin iki buçuğu veya sabahın beşi diye! * Yazmak, çileyi sırtında taşımaktır! Ey, şerefli kamburum; Süvarimsin... Sür beni! * Koşarken çatlayan at gibi, yazarken ölmektir yazarın işi! Dileyen acır bu hâle, isteyen parmak ısırır... Çünkü, kendi terini silmeye vakit bırakmayan bir koşudur, içindeki; ...oturur görünen adamın... Vaaaah! Yelesine sarılmış pıtrak çalıları veya nalından düşmüş çiviler işte bu yüzden önemsiz gelir, koşana!.. * Sıradanlarla normalin dışındakiler biri birinin parçası aslında... Her taş-her kaya toprağın bir parçası; her yazar da toplumunun parçası... Yazarsan seç bakalım: Ya toprağı tutmaya çalışacaksın; kaymasın diye... Veya eriyip, toprağa karışacaksın! Toprağa dönüşürsen, dert biter senin için; ne rüzgâr umurunda olur, ne yağmur... Kim nereye giderse, sen de oraya gidersin... Fakat, kendin gibi kalmayı tercih ettiğin sürece, bil ki; başında patlayacak bütün fırtınalar!.. * Yazan kişi, bir denizatına da benzer gözümde... Çünkü toplum; yani bütün insanlar, yani bütün şartlar ve yani bütün olaylar; kendi dişisi gibi binlerce yumurta doldurur onun karnına... Artık o, bu sayısız yumurtayı teker teker ilkah edecektir içinde. Bekleyecektir olgunlaşmalarını ve tüketen, bitmez kasılmalarla; kendinin birer benzeri olan canlı yavrular doğuracaktır; biri biri ardından, denize... Hepsi büyüyemese bile, belki birkaç yüz tanesi, belki birkaç on tanesi hayatta kalsın, kendi lisanını taşısın, kendi sözünü daha ötelere götürsün diye! Emsali olmayan bu hâl, o denizatından ne alır, ona ne verir? Yüz binlerce acı, ve eğer tadabilecek hâli kalmışsa bir o kadar mutluluk! * Yazmak; dertle yaşamaktır... Yazmak, çileyi sırtında taşımaktır! Ey, şerefli kamburum; süvarimsin... Sür beni!