Dikenini çıkartmak

A -
A +

Bu yazıyı okumadan önce, bir an başınızı kaldırıp bakar mısınız çevrenize? Az sonra söyleyeceğiniz sözü/sözleri daha önce de anlatmış mıydınız karşınızdakine?.. İnsanlar, acaba ne düşünüyor bizim hakkımızda? ..... Peki, biz ne düşünüyoruz diğer insanlar hakkında? Onlar, acaba sadece "sıkıştığımızda" gidip boşaldığımız yerlere mi benziyor ki; pis ve iğrenç ve kokmuş ve mikroplu ve bilmem ne kadar ne varsa içimizde, boşaltıp duruyoruz kafalarına, kulaklarına, yüzlerine doğru?.. Bu soru mahveder adamı!.. ..... Hadi, mahvolalım! * Bugün, ve yarın ve sonraki gün bir kişi bile, senin hakkında: "Bak şimdi gelen kişi şundan sızlanacak, bunu anlatacak" diyorsa... Üstelik tahminini de tutturuyorsa, vah sana!.. Vah bana... Vahh, bize!.. ..... "Kedimin önüne ciğer koydum, gene takmış tırnağını..." Böyle diye diye yüz kere ağlanan adam, ya bunu sadece bir kere yaşamıştır da, aynı şeyi durmadan anlatıp, insanları kendinden kaçırtacak kadar ahmaktır... Ya da huyu değişmeyecek olan bir hayvanın önüne yüz kere ciğer koyacak... Üstelik "tırnaklamamasını" umacak kadar ahmaktır!.. Varsa eğer üçüncü bir ihtimal, kendiniz bulun!.. * Kendi okulunuz, kendi arkadaş çevreniz, kendi aileniz, kendi sülaleniz veya kendi iş yerinize uygun olarak çeşitlendirebileceğiniz birkaç örnek vereyim size: -Vay vay vaayy ki babem bana kırk yıl evvel şöyle demiştiiie vaybaşımaae!.. -Vıy vıy vıııy ki abem bana onbeşimde bir tokat atmışiiie!. -Oy oy oooy da hep benim başıma mı gelir bunlaaer?.. ..... Maazallah çarpılır insan; bu kadar mı aciz olunur? Kırk sene evvel ayağına batan dikeni, hâlâ bulup çıkarmamışsan; zaten ayağın şişmiştir de, onun için yürüyemiyorsundur! Durmalıydın, iki dakika oturup dikenini çıkarmalıydın... Peki şimdi? Durmalısın, dört oturup dikenini çıkarmalısın. Başka yolu yok; ayağın kesilmeden önce!.. * Size bir sır vereyim: İnanın, insanlar aynen bizim kadar sıkılıyorlar; her gün şikâyet eden, her gün aynı şeyi anlatan, her gün nasıl aldatıldığından, her gün kötü babasından, kötü evladından, kötü komşusundan, kötü ortağından, kötü kaynana veya kaynatasından bahseden... Hatta her gün kendi hastalığından anlatan, anlatan, anlatanlardan... Hem de belki bizden bile daha fazla sıkılıyorlar... * Yazık etmesek ya dostluklara, muhabbetlere ne iyi olur... Ziyan etmesek zamanlarımızı ne kadar hoş olur... Ve şöyle baksak bir kere de kahvehanelerin pencerelerinden, salonların pencerelerinden, iş yerlerinin pencerelerinden, hatta hapishanelerin pencerelerinden... Ve şunu görsek: Güneşi parlayan bir gökyüzümüz var... Özgürce dalgalanan bir bayrağımız ve her vakit okunabilen ezanımız var... Bundan güzel ne olabilir?..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.