Ve bir an... Çocuk yüzlü bir elma ile elma yanaklı bir çocuk görür biri birini... Bu bir an; Karar, verilmiştir artık!.. * Kalın bir gövdenin iç içe geçmiş dalları arasında ve yüksek bir yerlerdedir elma... Ordadır, ama kendini bırakmak istemektedir çocuğun ellerine. Al yanaklı çocuk ise zıplar, dokunamaz; sıçrar, tutunamaz. Gövdesi kalındır ağacın eğilmez, bükülmez. Yüksek ve budaksızdır bedeni, tırmanılmaz... Tek yol kalır çocuk için geriye; sallamak... * Ve çocuk yüklenir ağaca; Elma titrer!.. Tekrar dener sonra ve tekrar, ve tekrar,,, ve tekrar... ..... Al yanaklı çocuğun iyice kızaran yanaklarından ter damlar artık. Elmaysa sabırsızdır; düşmek için onun avuçlarına... * Elma ve çocuk hep ümitlidir, hep... Elma ve çocuk, bilmez; vazgeçmeyi! Sallar çocuk ısrarla ağacın kahverengi gövdesini; bilerek yukarısında inceldikçe çoğalan dallarının, yeşil yapraklarının ve kendine gülümseyen elmalarının olduğunu... * Kızarmış bir elma ile al yanaklı bir çocuğun göz göze nasıl geldiğini gördünüz mü hiç?.. * Peki, kızarmış bir elma ile al yanaklı bir çocuğun göz göze nasıl gelmiş olabileceğini düşündünüz mü?.. * Sizler gibi, bazen ben de, bir elma ağacı gibi hissederim kendimi; Hani, ince dallarında al yanaklı elmaları olan... İsterim ki; sarsılayım... İsterim ki; bir dokunup geçmesinler altımdan... İsterim ki; terden kızarmış suratındaki ışıl ışıl gözleriyle bana doğru bakan... Ama asla vazgeçmeyen bir çocuk gibi, ısrarla,, ve inatla sallasın beni okuduğum yazılar... İsterim ki; sarsılayım! ..... Onlar beni tekrar sallasın, ben onları tekrar okuyayım; birbirimizin kucağına düşünceye kadar! * Ha içimizdeki dallarda olsun, ha dışımızdaki; Her elma, al yanaklı bir çocuğun avucuna bırakmak ister kendini!..