Aklının fındık kabuğuna binip okyanuslar aşacağını sanan dangalak! Hayreddin Paşa iken denizlerin hâkimi ona tabi olacaksın. Sana ne, tufan zamanı binilmiş olan Hazret-i Nuh'un gemisinden! Kaptan-ı Derya; ister kol gücüyle sürer gemilerini, isterse rüzgârla doldurur yelkenlerini. Sana ne, Nuh'un gemisinin buharla yürümüş olmasından!.. * Âdeme, adam olmak yaraşır... Adam olmayan âdem; adem olup yokluğa karışır! * Uçabilirsin, denmişse sana; kendini kartal mı sanman gerekir... Şahinlere akıl satmaya çalışman mı gerekir!.. Uçabilirsin, denmişse sana; kanatların olmadığını unutman mı gerekir! Aynalar kimin için? Bak ve gör, kendini... Her karınca uçabilir elbette; bir büyük kuşun sırtına sımsıkı tutunmayı akıl ederse!.. * Bazen akıl, kendi sahibine zulmediyor; bir filin ensesinde oturan zalim sürücü gibi! İstikameti şaşıyor yanlış yönlendirilen hayvanın; ya kendi kervanını çiğniyor veya körlemesine düşman mızraklarına doğru yürüyor yahut geri dönüp kendi ordusunun piyadelerini bozuyor... * Marifet değil; herkes bilir her fındık kabuğunun suda yüzeceğini... İyi de; hadi koy bakalım kendini o kabuğun içine, bir de günahlarını koy ve sonra açıl ummanlara; ..birkaç sevabının sana yelken olacağını umarak! Hâlbuki, fırtınaların ejderha gibi dalgalarıyla karşılaşmaya fırsat kalmadan, daha ilk meltemin üflemesinde, korkudan öleceksin! * Fındık kabuğunda kıpraşan kurtçuğa eğer akıl verilseydi, acaba bazı akıl sahiplerinin yaptığını yapmaya kalkar mıydı? Aklın işi; gemisine bineceğin kaptanı seçmektir... Aklın işi; tutunacağın kanadı bilmektir!