Bahçenin üst kısmında kocaman bir ceviz ağacı var. Hamak buna asılı. Yazın, canı isteyen sallanıp eğlenir, dinlenip serinler... Zamanı gelince de kargalar yukarıdan, bizler aşağıdan ceviz toplarız... Rahmetli Veli Dede elleriyle dikmiş bu ağacı, belki elli sene evvel. Ölümünden beş altı sene önce ise; torunumu evlendireceğim, diyerek bahçenin bu kısmını bana sattı. O günlerde baktım ki, otların arasında bir mutluluk. Geçen seneden değil, en az iki sene önce düşen cevizlerden biri yeşermiş. Hemen etrafına çubuklar diktim, kökünün çevresini açtım, muntazaman suladım: Sadece o gün o hafta değil; o yaz, sonraki yaz ve ardından gelen her sene... Dokuz-on yıl önce toprağını bulan tohum, son sekiz senede incecik uzadı. Dört beş metrelik koca bir fidan oldu. Henüz meyve vermeye başlamadı, ama iyi biliyorum ki çook güzel köklendi... * Vişne ağaçları da vardı bahçeyi aldığımızda. Hele biraz ilgilenince nasıl coşup gürlediler. Yazın; "toplayın biziii" der gibi yerlere eğilir dalları. Çevrelerindeyse her karışta fışlanlar. Bunlar da ne, diyerek otlarla birlikte biçerdim önceleri. Sonra vişne olduklarını anladım, hiç birine dokunmadım. O zaman da insanlar yürüyemez, fidanlar büyüyemez oldu! Akıllandım ve en göze batanlarını seçtim. İşte o zaman hem önüm açıldı, hem de emeğimi ve dikkatimi üç beş fidan üzerine toplamaya başladım. Köküyle, gübresiyle, dallarıyla ilgilendim ve böceğe, rüzgâra karşı tedbirler aldım. * Çekirdekler düşüyoor düşüyor toprağa. Fakat insanların çoğu asla görmüyor; üç sene, beş sene, on sene sonra neler olacağını!.. Rahmetli Veli Dedenin diktiği cevizden, vişneden yemeyen kalmadı. Fakat bizler, kendi ağaçlarımızı da yetiştiriyoruz. Meyvelerinden herkes istifade edecek. Biliyor musunuz; organize iş kurmak bu demek işte ve network işi aynen böyle bir şey!..