Hayret!.. Kooskoca bir geminin rotasını, küçücük dümenler değiştiriyor. Suda bıraktıkları izleri seyrettiniz mi hiç? Geniş bir açı çizerek; döndüklerini belli etmeden dönüyor gemiler... İstediğimiz limana doğru! "İstediğimiz liman" hangisi?.. Dümenler olmasa, güzergâh nasıl belirlenir, takip edilir?.. Ve dümenler... O küçücük dümenler olmasa; dalgaların, rüzgârların ve akıntıların sürekli olarak çizgisinden ittiği gemiler nasıl rotada kalabilir? Gemilere yön verin; limanlara doğru. * Önünüzde üç gün var. Bir şeyler yapacaksınız... Ve bu yaptığınız hareket sizi ya menzilinize yaklaştıracak veya uzaklaştıracak. Bu, sizin elinizde. Dümenler sizin elinizde. Ya o tarafa doğru veya bu tarafa doğru. Akıntıya teslim olmak da mümkün, içiniz elverirse!.. Bu üç günü deneyin... Tarih, coğrafya ve meteoroloji bu üç gün sizden yana. Üstelik astroloji de destek veriyor size; bu üç günü boşa harcamayın. * Yarın daha güzel olacak. Daha duygusal, daha sevgi yüklü... Ve: "Bir fark meydana getirdim... Yapılmayanı başardım"ın doyumuyla, gururuyla dolu. Fark ettirmek, farklılaştırmak bizim elimizde. Etken biziz... Veya olabiliriz. Ben senin için neyim veya o senin için kim? Bilmiyorum. Ama çok kuvvetle bildiğim bir şey var ki, o da şu: Okuduğum kitabın arasına koyduğum kağıda "Seni seviyorum" yazsaydın... Ajandamı açtığımda "Beni ne kadar sevdiğini ve benim seni ne kadar sevdiğimi düşün" diye bir not görseydim... Otobüste elimi cebime atınca senden bir pusula bulsaydım ve onda "Her zaman yanındayım ve sen hep kalbimdesin" yazsaydı... Artık her gün notlarını arardım, ayakkabılarımın içinde bile. Ve içim uçardı sana doğru... Sevgiye doğru. Vakumlanırdım sana. Suda büyük bir manevra yapar, gelir sana yanaşırdım ve limanım sen olurdun... ...İskelem sen. Deneyin bunu... Nasılsa sizden başka kimse bilmeyecek. Ama siz mutlu olacaksınız.