(...üşüyenlere!) Bana bir şeyler yollaman hoşuma gidiyor, biliyor musun?.. Bana, duygularını ulaştırman hoşuma gidiyor! İyi ki varsın!.. ...demişti, ama sözünün yankısı devam etti: ..... Biliyorum; gözündeyim... Beni gördükçe, bana baktıkça, biliyorum ki; bakışlarından gönlüne akıyorum... Ve işte bunun için yakıyorum kağıtlarını; Adımı her yazışında!... * Çünkü "ben" sızıyorum senden... "Ben" süzülüyorum, "ben" taşıyorum, "ben" akıyorum erimiş cevher gibi... Dayanamıyor buna kağıtlar; yanıyorlar!.. ..... Bilmiyor musun?.. * Biliyorum, evet... ..... Genzini gözyaşı yakan bir kurt gibiyim. Başım yukarda; nefesimi değil, sesimi değil, ciğerimi dökmeye çalışıyorum sana!.. * Ben bile kayıpken kendi karanlığımın içinde; bir sen varsın, bir de şavkın... İzindeyim!.. Önünden bulutlar geçiyor yıııl yıl. Yıllarca karanlıkta kalıyorum... * Seni ilk gördüğüm gün gibi aslında ışığın, içimde. Ama bak, nasırlı göz kapaklarım; tutamıyor yaşımı... Yaşlanıyorum; sensizce!.. ..... Ve sessizce soluyorum; pazen bir fistan gibi soluyorken zaman! * Şimdi yine, genzim yanıyor; gözyaşımdan... İçi kaynayan bir kurt gibi, dağ başında tütüyorum; sana doğru!.. İçi kanıyor dağlarımın; ışığınla yıkandıkça... Ama yine kanımı ışığınla yıkıyorum! * İçimde gerili bir yay gibisin... * Sen, orda, karanlığımın tepesinde, parlak ama yapayalnız bir ay gibisin... Sen, orda, karanlığın içinde, üşümelisin. Üşümelisin, üşümelisin, hep, hep ama hep üşümelisin; ..bensiz kaldığın zaman! ..... Çünkü ben, hep üşüyorum...