(Habeşî aynalara!..) ..... Hayatımın herhangi bir günü, karşıma çıkan herhangi birinin üstünde bulunan menfîlikler; Hayatımın herhangi bir döneminde, bende bulunanları andırıyor... * Kızamıyorum... Üzülüyorum; Kendi adıma!.. * İnsanın kendi bilmesi; başkalarının görmesine de benzemiyor!.. Günah; misinası kopmuş bir olta iğnesi gibi çenende, veya ağzının tavanından kafatasına saplanmış halde dolaşıp duruyorsun; Sonsuzluğun kapısı önünde... * Zencilerin gözbebeklerindeki merceklerin önünde de siyah filtreler yok ki. Sen ne görüyorsan, onlar da onu görüyor... Beyaz adam bakıyor, siyahı görüyor. Siyah da bakarsa, siyahı görüyor... Ben de siyahı görüyorum; Kendimi görüyorum, kapkara!.. * Ben denize düşmüşken; Üstüne su sıçramış, veya bardak devrilmiş adamın haline gülüyorum!.. Üzerindeki yükten, dingili kırıldığı yerde kalmış Ama, her geçene kulp takan/laf söyleyen bir çöp arabasına benziyorum... * Halbuki, hayatımın her günü karşıma çıkan herkesin üstünde bulunan bütün menfîlikler; hayatımın başka başka dönemlerinde bende bulunanlara benziyor... İşte bu yüzden kızamıyorum, çıldırmış gibi... Üzülüyorum,,, üzülüyorum; Kendi adıma!.. * Sarısı, beyazı, esmeri, kumralı... Yani nasıl oluyor da her bakan siyahı görüyor?.. Bir ben mi böyle, tavada unutulmuş köfte gibi siyahım?.. Ve bir ben mi kendimden gayrısını göremiyorum?.. * Zaman yok ki bakacak karşımızdakilere; Ben var, önce bir "ben" var, her birimizde!..