Gül oku

A -
A +

Kervanın yolcuları, konağın ilerisinden geçen yolun kenarında durmuş, Mecnun'u bekliyorlardı. Çünkü geniş bahçenin cümle kapısına doğru giderken, sağında kalan ağaçların altındaki gül ansızın konuşmuştu onunla. İşte o zaman geri dönmüştü garip... "Beni de al, beni de götür, beni o yârin eline bırak. Çünkü ben onun için büyüdüm" demişti bir an göz göze geldiklerinde. * Aslında onu görmüştü Mecnun: Hiç çiçeği olmayan bir gülün gövdesinden çıkan filiz, bir ok kalınlığına ve bir ok boyuna gelinceye kadar hızla uzamış ve üç gün öncesine kadar öylece, usulca beklemişti... Üç gün önce, bu "gül oku"nun ucu belirginleşmeye, şekil almaya başladı ve sanki bir yüreğe batar gibi en sivri yerinden kızarmaya başladı... İşte o gün... Hem de, tam da yâre doğru yola çıkılırken... Sanki geride kalma korkusundan kızarmış gözleriyle Mecnun'a baktı; "Ben, o yârin eli için büyüdüm" dedi! * Hiç düşünmedi, koşup dibinden kesti onu Mecnun. Sonra kervana yetişti... Çünkü anlamıştı; eğer onu orada bıraksa, hayatı boyunca kan ağlayıp, ilenirdi Mecnun'a!.. Bir okun ucu gibi sivriydi ve bir yüreğe henüz saplanmış ok gibi kırmızıydı... Ve bir okun gövdesi boyundaydı boyu... Fazla yapraklarını ayıkladı Mecnun ve sonra bütün dikenlerini temizlediği gül okunu, sadağına yerleştirdi. * Yolda kendinden geçmiş, yorulup boynu düşmüştü kırmızı gülün, ama üzerinde yüreğinin rengi vardı Mecnun'un... Fakat, yârin eli hayattı ve bakışları şifaydı... Mecnununsa elinde, gül okundan kopardığı son dikenin izi vardı. Batmıştı parmağına. Bir damla kan da peyda olmuş, fakat çıkıp akmamıştı... Yârin hediyesi olarak, damarında kalmıştı!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.