Çiftliğin çobanı Şeremet'in, hanımının kavurduğu helvayı, tenceresinden dumanlar tüterken getirip, Kâbe'deki beyinin önüne koymasının üzerinden çok zaman geçmiş. Hac kafilesi aylar sürecek dönüş yoluna çıkmış, hanım da kayıp tencereyi/bezi unutmuş... Sonunda dönmüş hacılar... Bey de dönmüş. Yollarda karşılamışlar, elleri öpülmüş, yükleri indirilmiş... ..ve, bir de tencere çıkmış eşyalarının arasından, hem de içinde tahta kaşıkla, yine hanımın sardığı beze sarılı olarak... * "Hacım, hoş geldin... Hoş geldin hacım" diyenlere, gözyaşlarını bile saklamadan; "Ben hacı değilim, hacı Şeremet" demeye başlamış Bey... Bunca senedir kendisinin hizmetinde kalan bu isimsiz yanaşmanın kölesi, hizmetçisi olmaya razıymış, ama çoktaan iş işten geçmiş... Çünkü, sırrı meydana çıkan Şeremet'i, bir daha gören olmamış... Bir mezar, daha doğrusu bir "Makam" yapmışlar çiftliğin arazisine... * (Buraya kadarı işin en azından yüz senelik tarihi boyutu... Önceki güne gelelim..) Yerini aşağı yukarı bilirim, yıllardır gitmek isterim, ama bir fatiha okuyacak kadar uğramak kısmet olmazdı... Önceki gün Abdüllatif Uyan abinin naklettiği (benim de okumaya bayıldığım) Menkıbeler köşesinde, anlattığıma çok benzer, Balıkesir'de geçen bir bölüm "Helva sahanı"nı okudum. Mübarek Kadir Gecesiydi de o akşam. Gidip babamı aldım ve "Hadi beni Şeremet'e götür" dedim. Şeremet, veya Hacı Şeremet mevkii denen bu yer, Çorlu'nun otobana çıkan (kuzeye giden) yolun sağ tarafında kalıyor. Kabir karşı yamaçtaki eski ağaçlığın içinde. Giderken içimde nedensiz bir sıkıntı vardı, ama oraya varınca kötü oldum asıl. Yine huzur ile bir fatiha okuyamadım. Biri gelmiş ve 1999 senesinde büyük masraf yapmış oralara. İki çeşme yaptırıp üzerine Hacı Şeremet Dede çeşmesi yazdırmış. İçinde koyun çevrilecek bir fırın çok sayıda mangal, çöp bidonları, çöp yakma ocakları yaptırmış. Mezar, üzerinde bulunan eğri ağacıyla birlikte mermer kaplanmış, toprak doldurulmuş, eski mezar taşının parçaları da üzerine bırakılmış. Mezarın başına Hacı Şeremet Dede yazılmış... Mezarın üzerindeki ağaca tespihler asılmaya, havlular, bezler bağlanmaya, mermerlere ev, araba resimleri yapılmaya, isimler, yazılar yazılmaya başlanmış... Daha acısı; içinde paket paket mumların bulunduğu ve bazısının içine çocuk sığacak genişlikte belki on tane mum yakma yerleri, ki; bunların sadece bir kısmının altına, yukarıdaki ızgaralardan eriyen mumların toplanıp temizlenmesi için yapılmış koridora orta irilikteki bir adam girer!.. Daha anlatayım mı?.. Anlatmayayım!.. * Allahü teala; Kulu-yaratığı olanın zannettiği-vehmettiği değil de, asıl kendisinin beğendiği, seçtiği, övdüğü ne varsa, hangi yol-inanış varsa onu buldursun, onu bildirsin ve ondan ayırmasın hepimizi... Amin. Yerlerde yuvarlanan sarhoşların çoğu günah işlediğini biliyor ve kurtuluyor da çoğu... Peki sevap diye yanlış yapan, bunu ibadet sananlar doğruyu nasıl bulacak; "Doğru olanı buldurmasını" Allah'tan istemedikten sonra?.. ....... Not: Şeremet; isim değil değişik bölgelerde farklı anlamlara gelen sıfat. Sözünü ettiğimiz bölgedeki yerliler arasında "çalışkan, hamarat" manasına geliyor...