Bir gün... Annelerimizi kaybettik... Ve, uzaklaşan son yağmur bulutunu seyreder gibi, bakakaldık arkalarından... § Ağlayışlarımızı hatırladık sonra; nazlanışlarımızı, mızmızlanışlarımızı, ve onlara kızışlarımızı... Hatırladık, "bizi ağlattıklarını" sanışlarımızı!.. Gittiler; son yağmur bulutu gibi çekildiler göklerimizden, ve güneş vurunca yüzümüze, sevindik... Her ne kadar kalmış olsak da ham bir meyve gibi, güneş altında; "Olmaya" niyetlendik. § Onların kucaklarına sığamayışımızla başladı şüphelerimiz. Neler oluyordu böyle, aleyhimize?.. Annelerimiz neden küçülüyordu habire ve neden kısalıyordu kolları ve niye daralıyordu kucakları?.. Bu muydu, onları kaybetmemizin sebebi?.. § Annelerin kokusunun yerini,,, ne tutar?.. Nedir, anne göğsünden ılık?.. Ve; "Anne" diyemediğinde, ne der insanın dili?.. § Bir gün, annelerimizi kaybettik. Şöyle bir el sallayarak, ha biz gitmişiz; dört mevsim meyve veren bir ağaç gibi bırakıp onları bahçelerinde... Ha onlar gitmiş, rahmet döken bir bulut gibi. Ya da sığamamışız, kucaklarına!.. Belki de doğuşumuzdu; ilk kaybedişimiz, annelerimizi... Belki de o zaman bulmuştuk ilk kez onları!.. Şimdi, büyüdük. "Aklımızın başımızda" olduğunu öğrendik... Peki, nerde annelerimiz?.. § Annelerimizi kaybetmek, annelerimizin kucağını kaybetmekti, cânlar!.. Annelerimizi kaybetmek; kendimizi kaybetmekti!.. Şimdi, bilmiyoruz; Nerelerde kayıbız?.. § Annelerimiz rahmet bulutları gibi çekildiği zaman aradan, bizler; güneşte kanatları kavrulan kuşlar gibi toprağa çakıldık!.. Baktık ki, toprak; anne kokuyor!.. Bir gün annelerimizi kaybetmiştik ya, öğrendik; onları nerede bulacağımızı!.. § Annelerin kokusunun yerini,,, ne tutar?.. Nedir; annemin göğsünden ılık?.. Ve, ne der "anne" diyemediğinde dilim?.. § Bir gün, kucaklarını kaybettiğimiz annelerimizi de kaybettik. Bir gün... Bir gün, kendimizi ararken; Annelerimizi kaybettik!..