Beni seviyor musun veya başka bir sevdiğin oldu mu, ya da özleyip değer verdiğin kimseler var mı? Elbette var... Ve şimdi düşün ki; uzakta olan sevdiğine (hani eskilerin dediği gibi) "sûretini" gönderiyorsun ve hatta arkasına da "hayâlime bak da beni böyle hatırla" yazıyorsun!.. (Buradaki köklü duyguları, ince ikazları, derin romantizmi, yakıcı hasreti görebiliyor musunuz?) * Sen, arkasına "beni böyle hatırla" diye yazdığın sûretin aslısın!.. Sen, suratının sûretini... Yani sen, kendi istediğin pozda bir görüntünü çektiriyorsun ve birine gönderiyorsun. Ya da istemediğin, beğenmediğin şekilde görüntülenmişsen onu göndermiyor, hatta yırtıp ortadan kaldırıyorsun... Değil mi? Bu dolambaçlı ve dar yoldan, şu aydınlık meydana getirmeye çalıştım seni: Bana gösterdiğin görüntünü seçme hakkın var. Yani benim gördüğüm sen, yani bana gösterdiğin sen, yine "senin" tercihin!.. Burada, sadece bunu anlatabilmişsem şu anda sana; hayatında kocaman bir adım atılmış, büyük bir engel atlanmış olacak. Lütfen, fark et! Şunu bil ki; ben, senin uzakta veya yakındaki sevdiğin olarak... Ya da seninle aynı sınıfı, aynı iş yerini, aynı vasıtayı, aynı sosyal erişim ağını kullanan birisi... Seninle aynı zamanı ve mekânı paylaşan biri olarak; "senin, bana, gönderdiğin seni" biliyorum... "Senin, bana, gösterdiğin yüzü" tanıyorum... Çünkü sen, her gün bana; "sûreti budur aslımın" diyorsun! * Bana yazdığın her satırda, attığın her mesajda, söylediğin her sözde, karşıma çıktığın her yüzde ve her işte; "ben buyum, aslımın sureti budur" dediğini unutma!.. Bana ve herkese ne gönderdiğini bil; bana yazdıklarını benden önce sen oku, bana gösterdiğine benden önce sen bak... Ben buyum, demeden önce "ben, bu muyum" sorusunu kendine sor. İnan ve güven bana, çook şeyler kazanacaksın!