Korkmayın! Konumuz "deprem" değil... Bastığımız zeminin, o tarifsiz sarsıntıyla çalkalanışının... Veya, derin topraktaki kaynamaların üzerindeki minicik bir köpükmüşüz gibi; az sonra patlayıp sönüvereceğimizi hissetmenin akıl almaz ateşten tarifi için kalem zorlayacak da değilim... Bildiğinizi tekrar etmenin anlamı yok; Ama, vasıta beklediğimiz "durak" burası olacak!.. *** Öğrenmeye ve öğretmeye çalışıyorduk: Ansızın bir uğultu, gürültü, gümbürtü işittiğimiz zaman... Birdenbire sarsılmaya ve sanki yerin yerinden oynadığını hissettiğimiz zaman... Ve eğer sükûnete, ve eğer selâmete bir çıkış yolumuz yoksa; ilk yirmi saniye içinde göğü gören bir toprak üzerine çıkamayacaksak, bir tek iş kalıyor ki geriye; Kendimize bir hayat alanı bulmak... Ve hemen onun kuytusuna sığınmak! Dinliyorduk, ve diyorduk: Bu hayat alanlarını henüz deprem olmadan belirleyelim; çünkü, küçük de olsa bu "özel alan"lar, yaşamamızı sağlayabilir... *** En yakınımızdaki dayanıklı kütleleri, beyaz eşyaları belliyorduk... Soruyorduk kendimize: Allah göstermesin ama bu bina çökse, yukarıdan düşen kiriş ve blokların dayanabileceği ne var etrafımızda?.. Örnek: Çamaşır makinesi; kenarlarında birer kişilik boşluk bırakabilir... Ve buraya sığınabilen kimseler, kendilerine yardım ulaşıncaya kadar hayatta kalabilir... Peki ne yapmalı onun kenarında?.. Sırtımız ona dayalı olarak yan üstü yere yatıp, anne karnındaki bir cenin gibi başımızı kollarımızın ve dizlerimizin arasına saklayıp beklemeliyiz, diyorduk. Çünkü (eğer yıkılırsa) bu mekanda, ve yaşanabilecek böyle küçük hayat alanları kalacaksa; bu veya buna benzer noktalarda kalacağını biliyorduk... *** Sadece toprak değil sarsılan, fark etmek lazım; hepimiz sarsılıyoruz!.. İşyerinde sarsılıyoruz, yolda sarsılıyoruz, okulda sarsılıyoruz, evde sarsılıyoruz, hatta televizyon izlerken, sohbet ederken sarsılıyoruz... Bir uğultu ve bir gümbürtü; bitiyor deprem... Fakat hayatın uğultusu, gümbürtüsü bitmiyor; çünkü hayat her safhada sarsıyor bizi!.. *** İşte!.. Sarsıntı başladı!.. Hatırlıyoruz: Çok az süren var... Deprem başlamadan belirlediğin yere (şeye) koş... Sığın onun kuytusuna anne karnındaki bir cenin gibi ve dizlerinle kollarının arasına sakla başını... Korkma! Hayatta kalacaksın burada, derin bir nefes al... Senin üzerine gelen ağırlıklar onun omzunda hafifleyecek ve sen bu hayat üçgeninde sağlıklı kalacaksın... Hayatta, ve sağlıklı kalanlar; işte böyle kalıyor. (Dikkat etmek lazım ve iyi anlamak lazım bunu!) *** Hayat her zaman sürpriz "deprem"ler besliyor içinde ve bu depremler de maalesef insanlarla besleniyor... Sarsıntı başladıkça kuytusuna kaçabileceğiniz, koynunda hayatta kalabileceğiniz SEVGİ ALANLARINIZ olsun, ne olur!.. Çünkü o an zamanınız kalmıyor; bir an evvel koşmanız ve onun koynunda, kuytusundaki hayat üçgenine sığınmanız gerekiyor!.. ..... (Evlatlar da; ana babalarının ve diğer yakınlarının birlikte oluşturdukları hayat üçgenleri, hayat dörtgenleri, hayat çokgenleri içinde daha rahat atlatıyorlar sarsıntıları!..)