O zamanlar hastaydı artık... Demek ki ömrünün son zamanlarıymış... (Aslında, nasıl hatırladığımı ben de bilmiyorum bunları, ama hatırlıyorum işte...) Uzak bir ahbabı, hastalığını duymuş ve ziyaretine gelmişti dedemin... Yatağının yakınına oturdu, biraz konuştular. Sonra sesler kesildi; bir sinek uçtu havada, hep beraber onu dinledik!.. ..... Bu tanımadığım adam eğer dedeme "dede" demeseydi, belki ona sinir olmayacak, bütün konuştuklarına dikkat etmeyecek ve odadan dışarı çıkıp oyuna dalacaktım... "Dede, dedi gene... Yolum uzun, sık gelemem... Gidip dönememek var, gelip bulamamak var!.. Bana bir tavsiyen olsun... Helalleşmeden önce son bir söz söyle bana..." "Oku!.." dedi, dedem sadece... § "Ne okuyayım peki?.." "İnsanı asıl eğiten nedir, biliyor musun?" "Bilmiyorum dedem?.." "İNSANI ASIL EĞİTEN; OKURKEN GEÇEN ZAMANDIR!.. ..... Çünkü insanın başı dik yaratılmıştır... Dışarıda eğlenmek varken, nefsini susturup; İLMİN ÖNÜNDE BAŞ EĞMEK'tir insanın öğreneceği ilk ders!.. ..... İnsanı eğiten; okurken geçen 'zaman'dır... Ne bulursan oku..." § Sinek bu defa öbür tarafa doğru uçmuş olmalı, gene sesini duydum... Rahatsız etmekten çekinir gibi bir sıkılganlıkla... Hatta güçlükle nefes almış gibi bir huzursuzlukla, yeniden sordu misafir: "Anladım dedem, dedi. Ama bir de şuna cevap verir misin; Okuduğumun doğru mu yanlış mı, zararlı mı faydalı mı olduğunu anlamam için ne yapmalıyım?.." "İÇİNİ DİNLE!" Dedi dedem... § Okuduğunun doğru mu yanlış mı olduğunu anlamak istiyorsan, içini dinle, diye tekrarladı dedem... Çünkü içinde nefsin var ki, nefs kâfirdir!.. Bir de şeytan var, her an sana musallat olan. Sen bilmesen bile onlar bilir okuduğunun hakikat ırmağından gelip gelmediğini!.. ..... Ehli sünnet inanışını ve uygulamalarını öğrenmek ibadettir, ki ilim öğrenirken vefat eden şehitlerdendir... Yani sorgusuz ve hesapsız Cennet demektir şehadet... ..... İlim ibadet ise, senin "ibadet" etmen, şeytana ve kendi nefsine zor gelmez mi?.. Gelir, geliiir, elbette gelir!.." § Derin bir nefes alarak; "Şimdi ölçü çıktı mı önünüze, evlatlaar?.." Dedi dedem. Bunu derken bana da baktı göz ucuyla... Sonra devam etti: "Yani nefsinizin, şeytanın ve (şeytanın o an bulup yanınıza gönderdiği) herhangi bir arkadaşınızın öğrenmenize engel olmaya çalıştıkları genellikle doğru olan bilgilerdir..." ..... "Anladım dedem... Ver elini öpeyim. Hakkını helal et ve izin ver bana, artık yola çıkayım..." Hafifçe doğrulmaya çalıştı dedem. "Son söz de ilk söz gibi, son söz de, dedi... Oku; nerden nakledildiği belli olanı!.." ..... "Hadi bakalım, yolun açık olsun... Sonraki görüşmemiz, inşallah "HAVZ"ın başında olur, yüce sancağın altında... "Hangi havuz bu?.." dedim merakla, adamdan dedemi kıskanarak... Dedem; "Amcanı yolcu et!" dedi... Çıkınca sordum o amcaya; "Hangi havuzun başında sözleştiniz dedemle?.." "Deden anlatsın!.." dedi. ..... Biraz sonra koşarak girdim yanına. Gözleri kapalıydı dedemin ve gözyaşları sızıyordu sakalının arasından yastığa... "Dede, dedim. Hangi havuzun başında buluşmak için sözleştiniz o amcayla?.." "En güzel havuzun başında, dedi. En güzel sancağın altında... En 'güzel'in yanında" dedi. ..... Biraz durdu ve tekrar; "Hep beraber buluşuruz orada inşallah, dedi. Hadi şimdi çık dışarı da oyna birazcık..." § "İnşaallah..." dedim içimden, çıkarken... Ama kafam takılmıştı. Biraz sonra yengemi gördüm. Büyük olanı... "Yenge be, dedim. Dedem ne kadar çok ağlıyor böyle..." "Deden ağlıyor mu? Dedi şaşkınlıkla... Deden ne zaman ağladı? Ben şimdiye kadar hiç görmedim." Başarı "İnsanlara cehaletlerini tanıtmak imkansızdır. Zira cehaleti tanıyabilmek için de bilgi lazımdır; dolayısıyla cehaletini görebilen cahil değildir." J. Taylor "Bilgisiz bir kimse, savaş davuluna benzer, sesi çok içi boştur.." Sadi "Bilgisizlik kolay ve rahat elde edildiği için çoğunluk bilgisizdir." La Bruyere "Cehaletin maliyetinin yüksek olduğunu unutma. En koyu cehalet, hakkında hiçbir şey bilmediğin bir şeyi reddetmektir." Brown