... ... ... İnsan olmak, diğer mahluklardan farklı olmaktır... Bu fark ise; düşülen mutsuzlukları ve umutsuzlukları aşabilmek için, araştırma ve fikir üretme özelliğine sahip olmak, değil mi?.. § Biz, bileşik kaplar gibiyiz seninle, biliyor musun?.. Bu, şu demek: Senin "içinin yüksekliği" yerlerdeyken, benimki de çok yukarılarda olmuyor!.. § Esirler, zincirlerle birbirine bağlanırmış eskiden. Bu durumda kaçamaz, kurtulamazlarmış. Esir kalırlarmış, mutsuz kalırlarmış; "Düşünmedikleri" zaman!.. ..... Bu ise, şu demek: Ayaklarından birbirine bağlanmış olanlar, "elleriyle ve gönülleriyle" de biri birlerine kenetlendiklerinde; esaretten, mutsuzluktan kaçabiliyor, kurtulabiliyorlarmış beraberce... ...mutluluğa doğru! § Biz, "biz"in tutsağıyız!.. Ayrı yönlere kaçmamız mümkün değil... § Biz, birbirimize bağlıyız; Farklı istikametlere doğru yol alamayız!.. Senin mutsuzluğundan ben mutlu olamam, ve benim mutsuzluğumdan da sen mutlu olamazsın... Ayrılsak birbirimizden... Yani koparabilsek bile zincirlerimizi, kendi el ve ayaklarımızı kan-revan içinde bırakarak; aydınlık şehirlere varabilmemiz neredeyse mümkün değil. ..... Yollar çamur, yollar karanlık, ve tehlikelerle dolu. Üstelik mesafeler uzak... Biz; "biz"i uyanık, ve ayakta tutmakla görevliyiz!.. § Yani, başımızı döndüren bu dolambaçlar, ve yolumuzu şaşırtan karanlıklar içinde; "biz" olarak varma ihtimalimizin yüksek olduğu şehirlere "ben" olarak varmamız çook zor!.. Yol da zor elbette; Ayaklarımızda sızılarla, ve kemiklerimize kadar saplanan soğuğuyla, prangaların!.. § Elbiselerimiz bedenimize dar geldikçe... İçimiz de bedenimize fazla geliyor!.. Ama insan... İşte böyle büyüyor!.. § İçimizdeki bir balona, habire "zaman" üfleniyor sanki; sıkışıyor içimiz!.. Kainatta bir yer işgal ettiğimizi biliyoruz. Ama her yerin başka birileri tarafından işgal edildiğini de biliyoruz!.. Öyle bir his ki bu; Zaten dolu olan yerlere doğru şişiriliyoruz, kendi içimizden!.. ..... İçimizden, dışımıza doğru, ve dışımızdan da içimize doğru bastırılıyor da; Nisan ayının mücadelesini veriyoruz sanki, topraktan çıkmaya uğraşan çiçekler gibi!.. ..... (Ilıkpembe, devam edecek...)