Verdiğin; aldığın ışıktır... Kârın ise; aydınlık kalmak!.. ..... Temiz bir ayna da aydınlık kalabilir ışıkta durduğu müddetçe, kara bir keçe de... Biri aydınlıkta kalır, diğeri kendine bakanları da aydın kılar! Sen, kendin karar vereceksin; "ne" olduğuna... * Senden yansıyan; aldığın ışıktır!.. Güneşin kim?.. Işığı kesilmiş kütleler halinde dolaşıyor insanların çoğu; karanlıktaki uydular gibi!.. Almazsan veremezsin, bitanem... Aydınlanmadan aydınlatamaz, dolmadan taşamazsın!.. Bu demek değil ki; gülümseyen ayın yüzünde yok çiçek bozukları, sivilceler!.. Var elbette. Ama, ne bu pürüzler ayın parlamasına manidir; ne de ona bakanlar, yansıyan güzelliğinin arasından, bunları görmeye çaba harcar!.. * İnsan; sadece insandır, ama insan; insan'dır!.. Güç ve acziyet... En güzel'lik ve en çirkin'lik... İnsan "zirve ve çukur" demek; koca bir kıta gibi, dağı denizleriyle!.. Ve insan; bir kabre doldurulmuş üç kürek toprak demek!.. İşte, bunları bilince güler insan, gülümser; kaderine... Gelen belli iken, ve gönderen!.. Diyebilmek zor aslında böyle, biliyorum... Zaten bunun için değil mi inlemeler; şikâyet olmasa da!.. * Yani, "insanız" karagülüm; gülün dikeni bile sızlatır bizi, ve ağlatabilir gül yüzü gülün!.. Ama insan olduğumuz için de biliriz ki; Tebessüm; borcumdur sana... Alacağındır, bendeki! * Yine, bir sarmaşık gibi dolandığında boynuma veya kucakladığım zaman; döndürmek isterim seni başın dönünceye, ve saçların bulutları dağıtıncaya kadar... Yapamam; İnsan olduğum için!. * Almadan veremezsin, demiştim değil mi bitanem... Ve, aydınlanmadan aydınlatamaz, dolmadan taşamazsın!.. Senden yansıyan; aldığın ışıktır, değil mi bitanem?.. Güneşin kim?.. Karanlıkta kalmış uydular gibi, ışığı kesilmiş kütleler halinde dolaşan insanlarla dolu olsa da şu dünya; sen bakma onlara... Zaten göremezsin, ışıkta durmayanı!.. * "Unutma, demiş miydim bitanem... Verdiğin; aldığın ışıktır!.."