(Ekim'in yirmi altısındaki çınar yapraklarına...) .......... iz aslında çoğu zaman, önümüze yığılan hediyelere bakarak kuruyorduk bu cümleyi: "İyi ki doğdum!.." Böyle diyerek zıpladığımız yıllar geride kaldı... Çünkü imtihan edildiğimiz her sınav, ve aldığımız her karne bir kere daha gösterdi bize, boyumuzun ölçüsünü!.. Boyumuzun ölçüsü mü? Bilen var mı gerçekten, boyunun ölçüsünü?.. ..... Tamam da, elinde hediyelerle bize gülümseyenleri görüp "iyi ki doğdum" dediğimizden bir gün önce acaba ne kadar inanıyorduk "iyi ki" doğduğumuza, veya ondan sonraki gün bu kadar inanmaya devam edebilecek miydik?.. * Acıtıcı bir yazı değil ki bu yazdığım. Vizyonu fark etmek için gözleri ovuşturmak gerekiyor!.. ..... Üstelik... Henüz hayatın ortasında dolaşırken; Hediye almak değil, "hediye olmak" gerekiyor!.. * İyi ki doğmuş olmak; iyi ki doğmuş olduğunuzun söylenmesidir. Ama başkaları tarafından... Ve, ölümünüzden sonra! * Saplanmış bir bıçağın, titreyen göğüsten çıkarılmasına sevinmek kadar iç içe işte; Doğum ve ölüm!.. * Üç-dört tane yüz yıl öncesinden, bir zatın geleceği söylenmiş olsa... "...Çok az bulunur. Asırlardan, çok uzun zamn sonra, böyle bir cevher dünyya gelir. Kararmış olan lem, onun gelmesiyle aydınlanır..." ..... Alimin ölümü, lemin ölümü gibiyken; Sevinir miydin; Güneşin battığı gece doğmuş olduğuna?.. * "İyi ki doğdun", değil; "iyi ki doğmuş" cümlesi kim için kuruluyorsa... Yani kimin ışığı sönmüyorsa ve çeşmesi kurumuyorsa; "İyi ki" doğmuş olan odur!.. ..... İyi ki doğmuş olmak; iyi ki doğmuş olduğunuzun söylenmesidir, ama başkaları tarafından... Sizin ölümünüzden sonra!..