Yeşildi dünyam, maviydi... Bir de kahverengiydi. ..... Beni bir ürkek ceylanlar tanırdı, bir de çingene serçeler... § Yalnız kuşların sesi gelirken kulağıma bir de kavak yapraklarının... Sen; Durgunluğuma düştün... Ve büyüdün içimde büyüdüün, büyüdün; Sudaki halkalar gibi. § Yeşildi dünyam, Maviydi... Bir de kahverengiydi; sen, bana düştüğünde!.. § Bakışların, kendi ortasından büyüyen sıcak halkalar gibi iç içe yayıldı içimde... ..... Hoşgeldin, dedim. Hoşgeldin sıcağım... Hoşgeldin salıncağım! ..... Ve savruldu başım uzuun bir iple dalına bağlanmış gibi.. Savruldum; Sendeen sana doğru! Beni, sadece ürkek ceylanlar tanırken bir de çingene serçeler... Ve ben, yalnız kuşlarla kavak yapraklarının sesini tanırken... Sen; Durgunluğuma düştün... Ve büyüdün içimde büyüdüün, büyüdün; Sudaki halkalar gibi. § Sen; Sessizliğime düştün... Sen; Kimsesizliğime düştün... Belki de onun için böyle büyüdün içimde; Sudaki halkalar gibi! ......... Bayram müjdesi ister miydiniz?. Okuduğunuz yazı, bir hafta sonra inşallah çıkacak olan "Sen İstanbul olsaydın" isimli kitabımızdandı... (Sen İstanbul olsaydın-Muammer Erkul / Nesil)