İnkârın ikrarının (açıkça söylemenin) özellikle de okullarda moda olduğu yıllarda; bir öğrenci ayağa kalkarak, ders için henüz sınıfa girmiş olan öğretmene; -Efendim, bir soru sorabilir miyim, diyor. -Sor, diyor öğretmen. -Allah var mı? Diyor öğrenci, doğrudan... Diyor ama belli ki az evvel sınıfta bu konu tartışılmış ve belli ki kafaların bir kısmı karışık. Bunun için öğretmen hiç bekletmeden; -Sen var mısın, diye soruyor. ..... -Varım, diyor biraz afallamış olan çocuk. -Sen varsan Allah var, diyor öğretmen... Bak bakalım çevrene; el değmeden yapılmış ne var, kendi kendine olmuş bir şey görecek misin? * Hocanın biri ise kırda dolaşırken bir çoban görüyor ve onu sınamak istiyor. Selamlaşıyorlar ve hemen; -Allah var mı? Diyor hoca. -Ya hoca, diyor çoban; bu nasıl bir soru, var elbette!.. -Nerden anladın var olduğunu, diyor hoca. -Bak diyor şu sürüye; onların bir çobanı olmazsa kurt yer, kaybolurlar... Demek ki bu dünyanın, yıldızların da bir sahibi var... -Peki diyor hoca, Allah nasıldır?.. -Başını sallıyor çoban sıkıntılı, la havle çekiyor, ama cevap da veriyor: -Bak, diyor çoban, parmağıyla göstererek... Git şu koyuna ve sor bakalım, sana çobanını anlatsın!.. * Bir iftar sonrasındaki sohbette, büyükler anlatıyor ben dinliyordum bunları... O günden sonra ne zaman bir koyun görsem veya çoban lafı duysam hatırıma gelir oldu insanoğlunun hâli... Hakikatleri anlatmanın en kolay ve etkili yollarından biri; misallerle, hikâyelerle anlatmak elbette... Biliyorum artık; anlayamadıklarımı öğrenmek istediğim zaman ne yapacağımı: Oturacağım bir koyunun başına; o anlatacak, ben dinleyeceğim, o meleyecek ben anlayacağım!..