Lâzım!

A -
A +

Benzer *ikâyeleri çok okuduk, ama fark etmedik! Bu da onlardan biri, ama farkı yakın çevremizden olmayışı; gazeteci, mü*endis, bilgisayar tamircisi filan değil... E zaten anlatıp alay etmek için de biraz bizim uzağımızdan olması lazım, değil mi?.. Evet, *ikâye gerçek; ama ka*ramanların isimlerini uydurmak lazım... Ninenin ismi *anım olsun *adi, ineğinse Sarıkız... Ve böylece *ikâye başlasın... * İneğini ne çok severdi *anım nine... "Sarıkızım" der, başka şey demez, gözü ondan başkasını görmezdi... *er saba*ın erkeninde kalkar, *ayvanının yanına koşar; boynunu kaşır, konuşur onunla... Verebilse cevap verecekti Sarıkız da, ama... Sadece kuyruğunu sallar, gülümseyerek bakardı sa*ibine. *anım nine ise, kapı ve pencereleri açıp a*ırı *avalandırır, sonra da bir yandan altını kürürken diğer yandan ineğinin sevdiğini düşündüğü türküleri söylerdi... Böyle sa*ip için neler yapılmaz? Sarıkız da da*a çok süt verebilmek için, salındığı çayırın taze otlarına yumulurdu. Çünkü bilirdi Sarıkız; çok *assastı *anım ninenin yüreği. Eğer bir gün, bir kilo az süt verse, sanki dünyası başına yıkılırdı da yemekten içmekten kesilir, ağzını bıçak açmazdı... Bunun için *ayvancağız biraz da*a çok süt vermek için gayret ederdi... Çünkü *er zaman duyardı sa*ibinden kendilerine para lazım olduğunu. Dikkatle sağdığı sütleri satıp, paralarını toplayıp sakladığını... Çünkü para lazımdı, çok para lazımdı... Sarıkız ise para nedir bilmez ve pek umursamazdı... * Böylece yıllar geçti. Sarıkız otladı *ep, *anım Nine *ep sevdi onu, taradı, besledi, sağdı, sütünü sattı, doğup biraz büyüyen tosunları sattı, *epsinin paralarını topladı... Bir gün, kapısı açılmadı Sarıkız'ın geç saatlere kadar. Çok seslendi sa*ibine... Sonunda bir komşu geldi, önüne bir kucak ot attı, kovaya *ortum tutup su doldurdu, ve döndü gitti... Birkaç adam da gelip, a*ırın kapısına yakın çömdüler, sigara içtiler. Konuşurken "öldü" dediler! -Kimseleri sokmadığı odasında, yıllardır sattığı sütlerin parası çıktı, dedi biri. Çok para, ama *iç biri işe yaramıyor! Sarıkız bunu anlamadı... Çünkü o, paraların *ep, en sonunda lazım olacağını sanmıştı. "Mademki en son buydu... Son denen şey ölmekti... Yani, madem ölünce lazım olmayacaktı da; bunca zaman niye topladın bu kadar parayı?" Dedi Sarıkız... * -Niye böyle böğürüyor şu inek? Dedi o sıra mirasçılardan biri... -Nereden bileyim, dedi diğeri... "Beni kesin", diyor *er *alde!.. *akikatten, söyleyelim kasaba da gelip alsın şunu. Bari parasını cenaze masrafı olarak kullanır, bir kısmını da gelene gidene yediririz... -*âlâ inanamıyorum... Bu kadar para toplanır, saklanır da, tedavülden kalkıncaya kadar üzerinde yatılır mı? Aklım almıyor, dedi tekrar diğeri... Biraz sonra iki adam geldi, Sarıkız'ın ipinden tuttular, götürmek için çektiler. "Bu kadar sütümü sağdın, onları sattın, parasını topladın. Bunca para şimdi ne senin işine yarıyor, ne benim, ne de bir başkasının" dedi Sarıkız... -Niye böğürüyor şu inek, diye sordu adamlardan biri... -Evinden gidiyor diye *er*alde, dedi kasap... Paraya çevrilmeye gittiğini bilse ne yapardı acaba?..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.