İşitmiştim; "Kıbrıs adasında, leylekler Türklerin çatılarına yuva yapıyor" diye. Sonra da; bu hayvanların Türk ile Rum'u birbirinden nasıl ayırdığını düşünmüştüm... Bu mümkün olabilir mi; leylekler acaba insanları milliyetlerine göre ayırabilir mi? * Bir leylek gördüğünde sevinmeyen, heyecanlanmayan acaba kaç kişi vardır? Göç zamanı takvimlerde yazılıdır. O günlerde "leyleği havada görmek" ve böylece o sene bol seyahat etmeyi umarız. Harfleri sökerken ["L" Leylek] diye çoktan ezberlemişizdir. Hatta çoğumuz bir leylek gagasında getirilmişizdir anneciğimizin koynuna! Anlamak zordur; hemen hastalanan bebekler, onca rüzgâra nasıl dayanırlar ve leyleğin gagasındaki bohça nasıl çözülmez ve şu sevgili leylek nasıl yorulmaz... Fakat, evdeki büyükler söylemiş ve leylekler yapmışsa doğrudur, bunlar hiç sorgulanmaz. Misal olarak; Afrika kıtasının ortasından iki üç hafta uçurularak getirilen bebekler neden zenci değildir?.. * Leylekler, sanki umutların tükendiği bir anda çıkıp geliverirler. Onları görünce baharın yaklaştığını, soğukların azalacağını hissederiz. Uzaklardan geldikleri için onlara âdeta "hacı" gibi hürmet ederiz... Leylekler sevinçle gelir, leylekler sevinç getirir... Tarlalarımıza inerler, çatılarımıza konarlar ve bizler, yani Müslüman çocukları hep tembihleniriz: "Hayvanlara zarar vermeyin, günahtır. Canlıların canını sakın yakmayın!" Bu, bizim inancımızda vardır... İşte aynen bizler gibi, leylekler de tembihlenmektedirler sanki; "sizi sevmeyenlere yaklaşmayın, onların çatısına konmayın" diye! Kıbrıs'taki leylekler işte bunu bilir ve Türklerin çatılarında yuvalanırlar. * Leylekler sevinçle gelir, leylekler sevinç getirir... Fakat; "sevinç, çatıma konsun" diyorsan, onu sana getireni sevmen gerekir!..