Mihriban'a kavuşmak!..

A -
A +

Beykoz'a doğru bakan yalısında... Tabibim bana; "onun derdi aşk" teşhisi koymadan önce... Çoğu yalnızlıklarımda, sesini sonuna kadar açıp, durmadan dinlerdim onu salya sümük!.. Aşk, zordur!.. Aşk, küçücük bedeninin içinde, bir kocaman çalının durmadan büyümesidir! Yakıcı soruysa şudur: O dikenli ağacın durmadan büyümesi mi daha fazla can acıtır yoksa çekilerek çıkartılması mı?.. Veya maazallah, kuruyup yok olması mı? * Aşk deyip okuduğumuz; aslında sadece âşığın feryadıdır! Davulun sesidir yani işittiğimiz veya kuru toprağa düşen gölgesinden; onun, elma mı yoksa armut ağacı mı olduğunu tahmine çalışmamızdır! Peki ya yazamayan ise, diyemeyense âşık olan?.. Söylemeyebilen, gizleyebilen "şehitlerden" mi sayılıyordu? * Sarı saçlarına deli gönlümü / Bağlamışım çözülmüyor Mihriban. / Ayrılıktan zor belleme ölümü, / Görmeyince sezilmiyor Mihriban. Yar deyince kalem elden düşüyor, / Gözlerim görmüyor aklım şaşıyor. / Lambada titreyen alev üşüyor, / Aşk kâğıda yazılmıyor Mihriban. Tabiplerde ilaç yoktur yarama, / Aşk deyince ötesini arama. / Her nesnenin bir bitimi var ama. / Aşka hudut çizilmiyor Mihriban... * İki satır öğretmiş olduğunu umarım bizlere Abdürrahim Karakoç'un... Birincisi: "Ölünceye kadar yazmaya yeminli" olmak... Ne muhteşem bir ifadedir bu! Yani, bir şeyi iyi yap ve onu ömrünün sonuna kadar yap... İkincisi: "Ben milletim uğruna adamışım kendimi. /Mukaddes davalarda ölüm bile güzeldir..." * Hayat, bir göçme ve belki her molada bir fidan dikme, tohum ekme, iz bırakma hadisesi... Ömür, bir iz bırakma meselesi; yani "nereden" değil, "nereye" sorusunun cevabı! Ey koca usta! Konduğun yere bakınca, sana imrenmemek ne mümkün?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.