Misal-i hürriyetimiz!

Kör, sağır, topal... Çolak, kambur, şişman... Derisi buruşmuş, saçları yolunmuş, dişleri dökülmüş ve üstelik ihtiyar zamanında fakir kalmış bir adi hane artığı kadının; ne bu kötürüm haline ne de leşine, köpekler bile bakmaz. Peki ya, bir Sultanın dünyalar güzeli kızı? Herkes, onun peşindedir! Misal-i hürriyetimiz, işte budur... ..... Herkes; hür olanı, esiri yapmanın hevesindedir... Esir olmak ise; akan bir su iken çamura dönüşmek, çöpe karışmak! * Peki sadece ülkeleri ve milletleri mi ilgilendirir bu söz? Elbette hayır. Fertler için de geçerlidir. Onların milyonlar kere büyütülmüşüdür bu örneğin millî misâli... İster ülkemizin, ister inancımızın, ister yuvamızın, isterse ben olarak baktığımızda, hürriyetin adı; her türlü korunmuşluğumuzdur: Sınırlarımızın korunmuşluğudur, sinirlerimizin korunmuşluğudur, bizi biz kılan her güzelliğin ve özelliğin korunmuşluğudur hür olmak... * PeKaKa'nın hedefi sınırlarımız içinde yaşayan insan sayısını yirmi, otuz kişi azaltmak değildi... Sanki bir tekke şeyhi gibi, başköşeye oturttuğumuz günden beri ağzının içine baktığımız televizyonun hedefi; bize üç beş parça mal satmak değildi... Kötü arkadaşların hedefi; onlara uyanlara birkaç kadeh şarap içirmek değildi... Bunların hepsinin ulaşmak istediği nokta; hürriyetimizin sınırlarını delmek ve bunu bize belletmekti... Herkes, hür olanı "esiri" yapmanın peşindedir. Senin sınırlarını istediği zaman aşabileceğine seni alıştırmanın ve senin hürriyetini kendi eline geçirmenin peşindedir, sanki bir yuların ipi gibi!.. * Ne kadar güzelsen, ne kadar itibarlı isen... Ya da ne kadar değerli bir şeyler varsa elinde veya kıymetli bir şey taşıyorsan içinde, işte o kadar çok düşmanın olur. Kuşlara bakıp yutkunan kediler gibi... Özgürlüğünün sınırları esir bir kuşun kafes teli değildir! Senin, kıymetli olan can kuşun ile onu çalabilecekler arasına sınırlar koyabilmiş ve bunu koruyabilmiş olmandır, özgürlüğün...