"Bu kadar çok uçtun, hiç tereddüt etmedin mi?" Diye sormuştum bir arkadaşa. Dedi ki: "Hiç kimseye, öleceği bir dakika önceden söylenmez!.." Bu tuhaf lafı önce anlamıyor insan. Fakat sonra, bakış açısı tamamen değişiyor: Bir gün mutlaka öleceksin; her hangi bir yerde, herhangi bir yaşta, herhangi bir şekilde... Senin vaktin, senin kendisine ulaşmanı bekliyor! İşte o anın geldiğini bir dakika önce bilsen nasıl bir "Allah" derdin? Uçağı düşenler böyle bir şansa yakın oluyor... Ayrıca biz biliriz, inanırız ki; yüksekten düşerek ölen Müslüman, şehittir. * Bir kere gördüm Yazıcıoğlu'nu. Liderlik vasfı olan farklı isimler de vardı aynı kubbe altında. Cuma namazı kıldık... Bir başka zaman: Cağaloğlu'nda grafik atölyem var. Resim, baskı hazırlığı filan da yapıyorum. 1992 olmalı... Anahtarı ilk günden verdim Fatih'e. Sağlam çocuk. Üniversiteli. Açıp kapıyor işyerini... Konuşuyoruz bazen: Ben "bölünmemeli" diyorum. O ise sakince anlatıyor Muhsin beyin farkını... Benim hiçbir partiyle bağlantım olmadı. Fakat zaman içinde pek çok sevdiğimin onu çok sevdiğini gördüm... * Şimdi çok kişi teferruatla uğraşacak. Neticede, o da; "vakti" ile buluştu!.. Ayrıca bu seçim atmosferinde, ardından hiç kimsenin "iyi ki öldü" demeyeceği tek siyasi lider, sanırım Muhsin Yazıcıoğlu'dur. Fidan ana'nın at üstünde cirit oynayan koçu, aşılmaz "ecel dağına" tosladı! (O dağın adı artık "Muhsin Dağı"dır!) Ve inşallah seçimin "kazananı" o oldu! Muhsin Yazıcıoğlu, onunla birlikte hayatını kaybedenler ve İHA'mızın kahramanı İsmail Güneş'e Allah'tan rahmet, yakınlarına ve sevenlerine başsağlığı diliyorum. * ... NOT: Ayrıca bu yazıyı hazırladığım sırada ameliyatta olan, gazetemizin eski yazarlarından ve Deli Balta'nın babası sevgili Gürbüz Azak ağabeyimize de acil şifalar diliyoruz...