> Gelibolu Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın? "Gömelim gel seni tarihe!" desem, sığmazsın. ..... Uzay hakkında birkaç satır okumuş herkes "karadelik"leri bilir: Enerjisi biten bir büyük yıldız öyle akıl almaz hızla küçülür ki; sonunda maddeyi, ısıyı, ışığı yutan (boşluğun içinde) bir delik haline gelir! Üç kıtaya oturmuş ve neredeyse dünyanın tamamında bayrağını gezdiren büyük Osmanlı İmparatorluğu (siyasete bulaşmış bazı askerler ve birkaç hırs sahibinin eline düştükten sonra) öyle akıl almaz bir hızla küçüldü ki; Anadolu yarımadasının yarısına sıkışıp kaldık. 2'nci meşrutiyet (ehliyetsiz sürücülerin otobüs sürme kavgası) işte budur! 1908'li yıllarda adı geçen bu paşalardan nefret eden Gazi Mustafa Kemal'in 1918'de Samsun'a gönderilmesi arasındaki fark 10 seneden az ama 3 kıtadan fazladır! * İşte, Çanakkale de Türk tarihinin en büyük "karadelik"lerinden biridir: Maddeyi, sesi, ışığı, sevdaları, canları yutmuştur! Ordularımızın başına birkaç Alman general konmuş ve askerimiz, dünyanın uzak sömürgelerinden kandırılarak veya zorla toplanmış birliklerle çarpıştırılmıştı... Sadece 19 Mayıs 1915 günkü başarısızlığında Alman paşa LimanVon Sanders, Anzak kurşunları üstüne 42 bin Türk evladını sürmüş ve 10 binini orada bırakarak dönmüştür! * Bunlar, yazmanın bile eziyet olduğu hatıralar! Kim öldü, kaç kişi öldü, niye öldü?.. Her şeyin yalan ama ölümün hakikat olduğu bir tarihi yaşadı Gelibolu. Öyle ki; aynı vücutta ayrı mermiler birbirine saplandı! 50 bin ila 250 bin arasında sayılar zikrediliyor kayıp dedelerimiz hakkında. Çanakkale Boğazı'nı geçemediler, Gelibolu'yu aşamadılar (ki facia daha büyük olurdu). Peki ama sonra? Beş yıl sonra İngilizler bacak çelmiş, işgal ettikleri İstanbul'da oturuyordu. Bu koca ülkeyi yok olacağı savaşlara sokan İttihatçı paşalar ise, kendi yaptıklarından korkup yurt dışına kaçtılar ve her biri bir ayrı kıtada vurulup öldüler! * Çanakkale, göğüslerdeki imanın sınanmasıydı! "Ya canın ya da inandığın bütün değerler" sorusunun imtihan yeriydi! Bu ülkenin çoğu ferdi; dulu, yetimi, yaşlısı, bebeği, açı, çıplağı işte bunların bedelini/yoksulluğunu ödedi yakın zamanlara kadar. Yetişkin ve sağlam erkeğimiz neredeyse kalmamıştı. Kalanlarsa aç ve toprağı tırnağıyla kazmaya mecbur bırakılanlardı! Ticaretimiz bile bunun için (bir anlamda "biz" kalmadığımız için) bizden olmayanların elinde kaldı!