Böyle başlık mı?.. Olur tabii, neden olmasın!.. Her şeyin bir sırrı var da, bunun olmaz mı; ölümsüzlüğün sırrı olmaz mı?.. * Gördüğünü, öğrendiğini, bildiğini aktarmak; Ölümsüzlüğün sırrıdır!.. * Sen ölürsün, sana bu bilgileri öğretenlerin öldüğü gibi. Ama bunu senden alanlar yaşar ve kendilerinden sonra gelecek olanlara aktarırlar... Doğru bilgi işte böyle yürür geleceğin içine! * Bilgiyi paylaşmak ölümsüzlüğün sırrıdır... Peki ama, bilgi nedir?.. ..... Ben "ne olmadığını" söyleyeyim, siz ne olduğuna karar verin, tamam mı? Bilgi; benim "olmuş olduğunu-olacağını" tahmin ettiğim işler-olaylar olabilir mi sizce?.. Haklısınız, bence de bunlar bilgi değildir!.. ..... Peki, bilgi; benim şu an aklıma gelip de üzerinde ısrar ettiğim bir fikir olabilir mi?.. Bu da mı hayır! Bilgi; eskiden beri üzerinde takılıp kaldığım ve inat boyutlarında peşim sıra ipini çektiğim bir saplantı olabilir mi? Hayır mı?.. Bence de öyle! Peki bilgi; "içime doğdu-ilham edildi-bana böyle geldi" ile başlayan bir cümlenin içinde bulunanlar olabilir mi?.. * Bilgi; ya görüp yaşadığın kadarıyla tecrübelerdir... Veya; ezelden ebede hiç durmadan yürüyüp giden o muntazam nizamdır... Ya bunları aktaracaksın; şu kısmı tecrübedir, bu kısmı ise bilgi diyerek... Veya çocuklara kurtla kuzu, devle öcü masalları anlatacaksın!.. * Laf bu; uzar da kısalır da... Öz olan söz; aklı putlaştırmayıp, ona pencere açandır! Bu yazının özeti ise şudur: Aktarılagelen tecrübe ve doğru bilgileri, ispatlanmamış tahmin ve teorilerle, ya da kuru inat ve kara cehaletle karıştırmamak lazım!.. * Ölümsüzlüğün, ve senin ölümsüzlüğünün, ve benim ölümsüzlüğümün sırrı; ölümsüz olanları geçmişten alıp, geleceğe doğru aktarmakla mümkündür!.. Öyle değil mi? ..... Çeşmelerinizin suyu bol olsun!