Bugün bir cehalet hikâyesi anlatmamı ister misiniz? İster gülün, ister üzülün. İsteyen de kendine pay çıkarsın. 19. yüzyıl. Amerika'nın Colorado eyaleti... Madencilerin gittiği bir dans salonundaki tabelada aynen şunlar yazıyor: "Piyanisti vurmayın lütfen. O elinden geleni yapıyor." * Akşamları aynı salonda toplanmış bir cahil sürüsü... Çoğu çakırkeyif, bir kısmı iyice kafayı bulmuş... Bazısı, eteklerini savurarak dans eden kadınlara hava atmak için sataşacak rakip aramakta... En görünür yerdeyse bir piyanist var. Herkes onun çaldığını dinlemekte. Fakat birinin hoşlandığı müziği, diğeri beğenmiyor. İtirazlar, ikazlar geliyor, tehditler hatta küfürlü sözler duyuluyor. Peki, mümkün mü acaba o piyanistin; bütün istenenleri aynı anda ve coşkuyla çalabilmesi?.. * "Piyanisti vurmayın lütfen" tabelasını okuduğumda aklıma ne geldi biliyor musunuz? Babalarımız... Yani "piyano" başında oturan adam! Salonda, çevresinde üç beş çocukla bir hanım, belki ana baba hatta kayınpeder, kayınvalide. Duruma göre torun torba, yani bütün aile... * Düşündünüz mü; aynı salonda, aynı anda toplanmış farklı yaşlarda, farklı memleketlerden gelme ve hepsinin huyu başka cahiller sürüsü... Bir kısmı sarhoş, çoğu inatçı, kibirli, kaprisli... Bazısı sadece bir diğeri beğendiği için beğenmiyor parçayı. Uzlaşma mı? O ne demek!.. "Lütfen piyanisti vurmayın, çünkü o elinden geleni yapıyor" tabelası, bir cehalet belgesi olarak 19'uncu yüzyıldan günümüze kalmış. Bizler, 21'inci yüzyıl insanlarıysak, sonraki yüzyıllara acaba nasıl bir tabela bırakacağız ardımızda? Babalarınızı öldürmeyin, eritmeyin, yıpratmayın! Çünkü onlar, hepiniz için en iyi olanı yapmaya çalışıyor ve ellerinden ancak bu kadarı geliyor!