Çatlarken toprak... Solarken yeşile çalan ne varsa... Kimselerin umurunda değildir, çiçeklerin bükülen boynu; onlara bir acıyan olmasa... § Merhamet; kasvetin, ve zulmetin ardından gelir!.. ..... Sıcak; sanki cehennemi üfler dimağlara!.. Rüzgar bile; koşarken ölmüş bir yarış atı gibi yatar artık kenarda, kıpırtısız!.. Canlı olduğunun farkındaki her canlı; sanki "ruhunun bile" buharlaşacağını sanır... ...iken gökler de kararır; Bir koca tencerede kaynarken unutulmuş yemeğin, üstüne bir de kapak örtülmüş gibi... ..... Kulak zarlarına kadar çökerken basınç,,, içinde ne varsa boşaltmak isteyen her canlı; şişmiş balonlar gibi bir iğne deliği bekler sanki; kendini yırtmak için!.. Bunun adı; tükenmişlik... Bunun adı; çaresizliktir. § Merhamet; kasvetin ardından gelir... Merhamet; zulmetin ardından gelir... Ve rahmet gelir; çatlarken toprak, solarken yeşile çalan ne varsa... Kimselerin umurunda değilken çiçeklerin bükülen boynu; Onlara bir acıyan olur!.. § Bir damla düşer; ışığı kesilmiş gökten... Sıcak toprak titrer belli belirsiz,, sıcak topraktan bir küçük toz kalkar,,, sıcak toprağın içine karışır iken rahmet damlası... Bir damla daha iner; rahmet meleklerinin kanadında... § Toprak, inlemektedir artık... Gökleri dinlemektedir!.. Çiçekler, ümit etmekten bile yorgundur artık... Kös vurulur gibi fetih ordusunda... Gönülleri fethe gelen ordunun kösü vurulur gibi, bulutlar vurunca biri birine; önce üç, sonra yedi, sonra kırk, sonra yüz, sonra yediyüz, sonra bin damla birden iner meleklerin kanadında, toprağa... Rahmet; yağar... Hem de sadece çiçeklere değil, çalılara bile yetecek kadar! § Rahmet olmasaydı, hangi çiçek kalırdı mahvolmadan?.. Dürülmez, kaldırılmaz mıydı yeryüzünün yeşil örtüsü?.. § İşte bu anlatılanları bilenler içindir Evliyalar Ansiklopedisi... Bunu bilenler içindir; İSTANBUL EVLİYALARI'nın ilk cildi... Çünkü her biri bir RAHMET DAMLASIDIR, her biri BİN RAHMET DAMLASIDIR bu mübareklerin; bilir bunu her çiçek... Bu gerçek, bilmeyenlere bile kâfidir aslında, ama bunu bilenlerin işi; bilmeyenlere bildirmek, duymayanlara duyurmaktır... Öyle, değil mi?