Sığırlarınız, davarlarınız var mı? Yazııık!.. Peki olsaydı ne yapardınız? Salar mıydınız çayıra Mevla kayırsın (yani siz bakmazken göz kulak olsun, korusun kollasın, kurda kuşa yem etmesin) diye... İyi de, günümüzde bir çayıra ne kadar ilaç, zehir, kimyasal atılıyor... Korunsa bile çevresindeki arazilerden rüzgârla savruluyor, yağmurla sürükleniyor biliyor musunuz? Ve farkında mısınız artık havadan bile zehir yağıyor! Ayrıca, bugünün organize hırsızları dünlerin kurtlarını bile mumla aratıyor. * Eski insanlar; tembeller için söylemiş bu sözü. Sorumluluk taşımayan vurdumduymaz kişiler için... Hayvan bakmak için bile mesuliyet gerekiyor yani, bunu vurgulamışlar. İşte o yüzden, sanki ağır bir eleştiri şeklinde "Saldım çayıra, Mevla'm kayıra!.." Demişler. Sen ense yap, malının varlığını bile unut ama akşam olunca da hayvanın sağ salim ve beslenmiş olarak eve geri gelmesini bekle, demişler!.. * Şimdi... Yukarıda okuduklarınızı unutun! Siz, bu yazının çocuklardan bahsettiğinin farkındasınız değil mi? Peki, onları hangi "çayırlara" saldığınızın farkında mısınız? Peki burada "çocuklarınızın suyla, rüzgârla çevreden gelen çeşitli maddelerle zehirlenmiş otları yemesinden" bahsediyor olmayacağımıza göre, nerededir onların salındığı söylenen çayırlar? Odalarında, sınıflarında; ellerinde, ceplerinde; salonunuzda, sokağınızda, her yerde ve zihinlerinde... * Korku üretmeye çalışan paranoyaklar değiliz, sözümüz şudur: Senin çocuğun bir sığırdan daha değerlidir! Öyleyse onu saldığın çayırlara dikkat et!.. Ot verir gibi önüne koyduğun boyama kitabından masala, aşk hikâyelerinden tarihî romanlara kadar ona neler okuttuğunun farkında ol. Bunların hepsini okumana lüzum kalmayacak. O "kıymetli cevher" başıboş ve sahipsiz olmadığını anlayacak!