Köşe yazarı Muammer Erkul olmadan önce, çizgi romancıydım. Bilgehan isimli bir kahramanım vardı. Dağların kızı Nergis, Kahraman Üçler ile köpekleri, Turuncu ayı Pof Pof ve çoğu kimsenin gerçek oğlum sandığı Çekirge Çetin. Hatta öyle ki, bir gün komşunun çocuğu zile basmış ve; "Çetin'i biraz bahçeye göndersene, bizimle oynasın" diye seslenmişti aşağıdan. Kitap resimledim, kapak yaptım, sakız karikatürleri çizdim. Bütün gazeteler Cağaloğlu'ndaydı o zamanlar ve grafikerinden, tuvale yağlıboya çalışana kadar eli kalem tutan herkese "ressam" derlerdi. Hatta matbaa çırakları yeni bir isim bulmuştu. İş hanına gelir ve "burada bir ressamcı varmış" diye bizleri ararlardı!.. Komik elbette, hani; "şoförcü, terzici, şairci, yazarcı" der gibi! Ressamcı Muammer'den önce ise okulda ve mahalledeki ismim; "güzel resim çizen çocuk..." Şimdi de ismi "güzel resim çizen çocuk" olanlar var mı?.. Elbette var. Güzel şiir yazan çocuklar var, güzel yazı yazan çocuklar var... Kimi matematikte süper, kimi topa düzgün vuruyor... Herkesin başka kabiliyetleri var, tabii ki onu aramak gerek. * Bir gün buluyorsun yürümek istediğin yolu. Kendi ışığının peşine takılıyorsun. O yoldaki engeller bile senin için lezzetli geliyor... Veya hani civcivler arasındaki yavru ördek gibi, bir gün kendi gölünü fark ediyorsun. Artık kim çıkarabilir ki seni o suyun içinden? Sen de suya sevdalı ördek gibi, göklere vurgun martı gibi; kâğıda, kaleme, renklere tutuluveriyorsun... Artık bir ömür yetmez oluyor sana, fakat bir ömür sonra unutulmamanın da kapısını çalmaya başlıyorsun... İsmine "sanatçı" ve eserlerine de "sanat" demeye başlıyorlar... ...... NOT: Bu yazıyı devamıyla birlikte, bu gün (20 Ocak 2011 Perşembe) saat 14.00 ile 16.00 arasında, Yenibosna'daki İhlâs Koleji'nin konferans salonunda okuyacağım. İki yanımda ise iki ustamız; Gürbüz Azak ve Yurdagün Göker ağabeylerim, karşımızda ise yeni bir "güzel resim çizen çocuk" olacak... Öğrencilerden Vecide Altınışık'ın ilk karakalem portre sergisinin açılışına ve Sanat Söyleşimize sizleri de bekliyoruz.