Şu, aşağıdakileri konuşmak hoşuma gidiyor: Bir yıl veya on yıl geride kaldı; her şeyiyle!.. Senleriyle, benleriyle... Çünkü bu yılların içinde bizler de vardık. Yıllar iki avucumuzda kalıyor hep; bir avuç akide şekeri veya bir avuç saksı biberi! İster şeker olsun ister biber "hangi avuçta" kaldığımız önemli değil... Mühim değil hatırlanıp hatırlanmadığımız... Bir yıl veya on yıl bitti işte; binlerce milyon isimsiz insanla birlikte... "Her şeyin kendi ellerinde olduğunu" idrak edemeyenlerle birlikte!.. Şimdi düşünün; kimler kaldı onlardan yirmibirinci asrın onbirinci yılına?.. Nasıl düşünenler, nasıl davrananlar ve nasıl yaşayanlar kaldı?.. Tam şu an; unutun her şeyi!.. Biten zamanın içinde yiten "dünkü siz"i bile!.. Şimdi yeni bir bir yılla veya yeni bir on yılla hatta yeni bir bin yılla tanışmanın zamanı. Gözünüzü açıyorsunuz, önünüze yepyeni bir "BİN YILLIK ÖMÜR" açılıyor... İster misiniz?.. * Bin yıl ile "tanışmak" ister misiniz? Onunla barışı, sevgiyi ve başarıyı tatmak ister misiniz?.. Gelecek bin yılın; bir şekli, bedeni ve bir yüzü" olduğunu idrak etmek ister misiniz?.. Ve... Hepiniz... Birer "AYNA" ister misiniz ellerinize?.. Yeni bin yıl SEN değilsen kim ki?.. Yeni bin yıl BEN değilsem kim ki?.. Yeni bin yıl BİZ değilsek kim ki?.. Yeni bir yıl yeni başlıyor şu saat ve yeni bir bin yıl yeni başlıyor işte şimdi!.. * Dostum; İnsan bin yılı yaşayamaz belki... Ama bin yılda yaşayabilir!.. Bin yıl yaşayanların binlerce örneği varken önümüzde, soru sana: Onların arasına koyacak mısın kendini?.. Ve işte önünde duran, şu bomboş, şu bembeyaz, şu yepyeni bir yıla, on yıla, bin yıla yazacak mısın adını?.. Bir yıllık iş bin yılda yapılmaz; Bin yıllık iş, bir yılda yapılabilir! Sen yapmazsan bunu, kim yapabilir ki senin için? Hadi!