(Bazı yazılar, yazılıp uyutulur zamanın beşiğinde... Yıllaar geçer; hatıralar, kendilerini okuyacak yaşa gelir!..) Bazıları, can simidi atar suya; ..bazıları da kendini! Çoğunda su bulanıktır ve pisliğe bulanmaktadır o kimse; batıp çıkmaktadır, bir görünüp bir kaybolmaktadır... Bazen canhıraş feryatlarla korkusunu haykırmakta; bazen güçlü görünmeye çalışarak ortalığa bağırmakta; bazen de güzelliğini ortaya çıkararak seni çağırmaktadır; ..başını kaldırabildikçe, kendini saran dalgaların arasından... * Onun ağzından, kendi adını duyarsın... Sonra tekrar duyarsın. Ve tekrar ve yıllaarca tekrar tekrar... Akıntı vardır. Hani o, çoğu kimseleri sürükleyip götüren akıntı... İşte senin, o an, ne yapacağına karar vermen gerekir ki, ikinci şık şudur: Kirleneceksin! Kirli görünmek herkesin göze alabileceği bir hâl değildir ama uğrunda kirlenilecek insanın muhtemel hâliyle hemhâl olmaktır! Onun da insan olduğunu hatırda tutmaktır! Fiziksel bir mecburiyet olmasa da, duygusal mahkûmiyettir! * Sen görüyor olsan da, boğulan kimse asla; sürükleniyorum, demez. Sana elini vermez, senden elini ister... Ve senin yanına çıkmak istemez, seni kendi yanına çekmek ister! Bilinmeyeni, anlaşılmayanı şudur bu denklemin: Can simitleri "seslenişi" duyar; ..söyleneni işitmez! * Dalgaların dişlerine atılsın diye var değil cankurtaran simitleri; dalgaların dişleri arasından can kurtarsın diye var! Can simitleri, suda yüzdürülmek için değil; bir hayatı daha kurtarmak için var!.. Bazılarının gözü perdelidir, bazıları görüp geçer, bazıları ipi olmayan simitler savurur akıntıya... Bazıları; kendi canını atıp suya, sudan iki can çıkarır!