Sınırlar değişir mi? -2-

A -
A +

(Başı bir önceki yazıdaydı, lütfen onu da okuyun.) ..... Etrafımızdaki bütün ülkelerde, çoğumuzun hatırladığı zamanlarda bile hep bir şeyler olmuş. Ya sınırları değişmiş veya rejimleri devrilmiş. Büyük acılar çekilmiş, şehirler yangın yerine dönmüş, sayısız insan kaybedilmiş... Yani ülkemiz her zaman bir ateş çemberi içinde imiş ve bu coğrafya demek ki çoğu zaman yine ateşler içinde kalacak! Bu bir temenni değil, realitedir. Fakat bu gerçeğin önünde; "Bana dokunmayan yılan bin yaşasın" denmez... "Suya sabuna dokunmayayım, yoksa köpürür" denmez... "Yurtta sulh cihanda sulh" lafı bile birtakım korkakların anladığı gibi algılanmaz!.. Çünkü... Eline odunu almazsan, yılan gelip seni de, çoluk çocuğunu da sokar! Barış içinde yaşamanın yolu, savaşa hazır beklemektir! Hem de en kabiliyetli savaşçılar ve en modern silahlarla... * Bütün mahlûkat aynı zeminde bir kaçmaca/kovalamaca içindeyken, kendi yükseklerine çekilmiş kaplanlar, nasıl günde 18-20 saat uyuyabilir, neden huzur içinde istirahat edebilir, biliyor musunuz? Hançer gibi dişleri, balta gibi tırnakları olduğu için! * Okuduğunuz satırlar 2009 Ocak'ında yazılmıştı. Sonuç olarak, yukarıdaki soruyu tekrarlayım: Kıyamete kadar sınırlarımızın değişmeyip, hâlâ bugünkü atlasları kullanacağımıza acaba kaç kişi inanıyor?.. Örnek olarak, "Sulh, imaj, alkış...", "Sulh coğrafyası" ve "Kaplan uykusu" isimli bu üç yazımızın yayınlandığı iki sene önce, Irak'ın kuzeyinde şimdiki gibi bir Kürdistan devleti yoktu. Peki, iki sene sonra; Lübnan, Ürdün, İsrail'le aynı sınır çizgisini kullanıyor... Ve Filistin'in elinden tutuyor olursak, bu sizi niye şaşırtsın ki?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.