Komiklerimiz bol. Yaşamışları da yaşayan örnekleri çok... Zeynel Abidin oğlu, Fatma Azize'den Üsküdar'da doğma; tiyatro yüzünden okuldan atılmış; ünlü bir kanto nakaratındaki "dümbüllü" sözlerini orta oyunlarında kullandığı için adı "İsmail"e bir de "Dümbüllü" eklenip kalmış olan bu komik, 25 filmde oynamış... Komik işte, ölüsü bulutlar hizasından sırtüstü Üsküdar yakasına geçecek! Son günlerinde Boğaz köprüsü açılmış ve üzerinden ilk geçen cenaze Dümbüllü imiş! Kemal Sunal; saf tipler çizdiği ve hâlâ izlenmekte olan yüzlerce filme imza atmış. Ömür boyu taşıdığı uçmak korkusunu yenmek için, beş para etmez Balalayka filminin çekimlerine uçakla gitmeye karar vermiş. Fakat henüz uçamadan; hava alanındaki uçağın içinde, kalbi durmuş! * Komiklikleriyle, kendilerinin ve başkalarının hayatlarına yön vermeye çalışmış örnekler çok. Dümbüllü, Sunal ve benzerlerinin aksine çok daha komik, üstelik tuhaf, acayip örnekler: Saat çalıyor. Yarı aç ve uykulu işe gidiyorlar. Sekiz saat isteksizce işte kalıp eve bezgin geliyorlar. Televizyonlu odada sekiz saat oturup yatıyorlar. Saat çalıyor ve dünkü şeylerin birebir aynısı bugün de oluyor. Ve yarın da aynısı oluyor ve sonraki gün ve sonraki hafta ve sonraki yıl ve daha sonraki, sonraki, sonraki ve sonraki bütün yıllarda... * Nedir bunun komikliği, diye sorana cevap şudur: Komik olan; her gün aynı şeyi yapmaya devam ettiği halde... Yani hiçbir şeyi farklı yapmadan, yani kendi sıradanlığını değiştirmeden; bir gün çok farklı ve zengin ve eğitimli ve itibarlı bir hayatı olacağını zannetmek! Peki, bu mümkün mü gerçekten? Oturduğu yerden kasap vitrinine bakan kedilerin kasap olması mı; yoksa oturduğu yerden "kazanç" programlarını izleyen "son dümbüllüler"in zengin olması mı daha erken olur sizce? Saatin zili çaldı; UYANIN artık dostlar!