ir reklâm gördüm. Çeşitli ülke insanları, ardı ardına çıkıp hep aynı şeyi söylüyordu: "Tîhığ tîhığ", "tikir tikir", "tıkığ tıkığ", "tıhır tıhır", "tıxığ tıxığ", "tıkır tıkır..." İçimde tatlııı, ılııık, yumuşacık bir şeyler aktı. * Bu ülke çocuklarının zihin ufkuna kurulmuş tuzakları ve şu milletin insanları üzerine devirilmiş olan aşağılanmışlık duygusunu asla hazmedemiyorum! Ömrümün ilk yarısı bu baskılar döneminde geçti. İşte bu yüzden, kustukça hep içimden o yıllarda bize yutturulmaya çalışılmış melanet, hıyanet, ihanet, adavet (düşmanlık) çıkıyor! Aslında çok şeyden hoşlanır, çok olaya olumlu yaklaşırım. Kavga çıkarmamaya, fitne fesattan uzak durmaya çalışırım. Fakat suratımızı bakılarak; "sende olan ne varsa kötü, bizden alacağın ne varsa iyi" dayatmasından hep nefret ettim ve ediyorum ve edeceğim ve edilmesini tavsiye edeceğim!.. * Her ülke insanı kendini över ve düşmanlarını kötüler. Bizdeki durum ise; bir kısım siyaset ve sanat zavallısının, avam (ilim bilmez, niteliksiz, sıradan kimse) tabakasının kafasına kazıdığı "düşmanlarımızın ağzıyla onları övmek, yine onların gözüyle kendimizi kötülemek!" Kör, inatçı ve hesap bilmez ittihatçıların; fındık kabuğuna sıkıştırıp, bir tek iğneye muhtaç bıraktığı bu yüce millet, ne acı ki İngiliz'in sicimine, Amerikan'ın bezine bile imrenir olmuştu! Şimdi, artık överken; "Alman malı, Avrupa'dan gelme" demiyoruz ve hiç kimse yererken; "Türk malı işte" diyerek burun kıvıramıyor! * Bu ne güzel müjdedir: "Türk makineleri dünyanın 200'den fazla ülkesinde tıkır tıkır, tıkığ tıkığ, tikir tikir çalışıyor" diyordu reklâmda!