Nisan'ın 22'si benim için çok anlama gelir. Annemin vefat günüdür, Gazetemizin kuruluş günüdür... Fakat bugün sadece "Tuğra Günü"nden bahsedeceğiz... 26 ve 27 Şubat'ta "Şehzadenin tuğraları" ve "Dağdan geçen gemiler" ismiyle de bu konuyu hikâye etmiştik. (www.turkiyegazetesi.com veya www.muammer-erkul.com adreslerinden okunabilir.) Özeti şu: Defterinin başındaki oğulcuğunu izleyen Hüma Hatun: "Bunlar nasıl tuğralar yavrum, direksiz kadırgalara benziyorlar!" Deyince küçük Mehmet: "Onların direğe, yelkene ihtiyacı yok ki anne" der! Annesi: "Tuğraların birer gemiyse neden denizde değil de, sanki bir tepe üstünde ve ard arda?.." Diye sorar. Bir an bakışırlar ama genç şehzade susar! * Sevgili Peygamberimizin müjdelediği "Fatih" olan Mehmed Han fethe hazırlanırken Rumlar da savunmaya hazırlanırlar. Haliç ağzına gerdikleri kalın zincir de bunlardan biridir. Fakat Sultan Mehmet, Haliç'e inmeye kararlıdır. Hesabını çoktan yaptığı projesini tatbike koyar... On beş sene kadar önce, bir çocukken, kırmızı kaplı defterine çizdiği hayali gerçekleştirmenin zamanıdır: Önce imzasını gemilere, sonra gemilerini; "Mehmed bin Murad han muzaffer daima" yazan tuğrasına benzetmiş ve aynen çizdiği gibi, gemileri dağdan Haliç'e indirmiştir! * Nisan ayının 22'nci sabahı; Mehmet Han'ın tuğrasına benzeyen Türk gemileri Haliç sularındaydı. 22 Nisan "TUĞRA GÜNÜ"ydü! Tuğra Günü; 22 Nisan'dı!.. Her şeyin her olayın gününü kutladığımız halde; neden bugüne kadar 22 Nisan'ı hiç kutlamadığımızı, bu muazzam hadiseyi hatırlayıp, idrake çalışmadığımızı anlamak güçtür! Önümüzdeki Çarşamba günü 22 Nisan. Tuğra Günü'nüzü şimdiden tebrik ederim!