Halil Delice, önemli romancıdır, yazacağı her satıra ihtiyacımız var. Binlerce insan Kırkpınar'ı, Balkanları onunla sevdi ve milletimizin ortak acılarına birlikte ağladı. Dün konuştuk onunla. Öyle güzel şeyler (haberkusagi.com'da var) anlattı ki: Seyyid Abdülhakim Arvasi hazretleri (Tasavvufun birçok tarifi vardır, benim en çok hoşuma gideni "Zamanını en kıymetli olana harcamaktır" şeklinde olanıdır) demiştir, dedi... Sohbetin devamında ise öyle bir menkıbe geldi ki, acaba kime lazım değil?.. * Gönül ehli zatlardan biri, talebeleriyle mezarlık yanından geçerken: "Şu mezarlıkta yatan Müslümanlar, üç gün izinle dünyaya gelselerdi, bu zaman içinde neler yaparlardı?" diye sordu. Talebeler tepeden tırnağa titrediler. Ölenlerin gerçeği gördüklerini bilerek cevap vermeye çalıştılar: "Bütün günahlarına tövbe ederler, pişman olurlar, tövbelerinin kabulü için ağlayarak durmaksızın yalvarırlardı.", "Üzerinde hakkı olanlarla mutlaka helalleşmeye çalışırlar, kul hakkına af olmadığından, bunun için hiçbir fedakârlıktan kaçınmazlardı.", "Varsa kazaya kalan namazlarını ödemeye çalışırlardı." ,"Malının, mülkünün hepsini dinin doğru anlatılması için verirlerdi.", "Kurtulmaları, affedilmeleri için herkesten dua almaya çalışırlardı.", "Sevdiklerine; sonsuz ahiret hayatının yanında an bile olmayan şu dünyanın her saniyesini ebedi güzellikleri kazanmak için değerlendirmelerini söylerlerdi.", "Kimsenin kalbini kırmamayı, herkese merhamet etmeyi, kusuru başkasında değil de kendinde aramayı vasiyet ederlerdi..." Gönül ehli zat, talebelerini dinledikten sonra: "Evlatlarım! O zaman öldüğünüzü, hakikati görünce çok yalvardığınızı ve size sadece üç gün izin verildiğini kabul edin. Ve bütün bu söylediklerinizi hemen yapmaya başlayın!" dedi. * Gerçekten de "üç gün izinli" olsak, çevremizde acaba hiç kavga gürültü kalır mıydı?