Kutup ayılarına çok üzüldük ve foklara, balinalara... Aşağılanan Kızılderili, zenci, pigmelere ve savaşı bitmeyen milletlere çok üzüldük; hatta dünyanın öbür ucunda Koreliler için çok canlar verdik. İngiltere Prensine ve Hollanda Kraliçesine; Belçika, İspanya, Suud krallarına saygı duyduk hep. Avusturya, Tayland, Bhutan, Brunei, Norveç, İsveç, İspanya, Japon, Kamboçya, Bahama, Barbados, Kanada, Avustralya, Yeni Zelanda ve yeryüzünde ne kadar hanedan üyesi varsa hepsine saygı duyduk; hatta rock krallarına, porno kraliçelerine(!) Monaco Prensesinin bikinisi kadar bile saygı göstermediğimiz ise; bu yüce milleti tam 600 yıl sırtında taşıyıp çağlar atlatmış olan Osmanlı hanedanı üyeleriydi ki; onları şahsî eşyalarına kadar soyup gemilerle, trenlerle her birini sınır dışına ittik! Ardından, yetmiş yıl suç aradık onlarda. Her işlerinde ihanet aradık. Ama hiçbirinde (geğirdiklerinde çıkan gazlarla ozon tabakasını deldikleri söylenen) İngiliz inekleri kadar bile kasıt bulamadık! Ama yine de inatla (millî onurumuzu korumak için, kendilerine teklif edilen krallıkları bile reddeden) hanedan mensuplarımızı yoksulluktan, açlıktan ölmeye terk ettik. Cihan imparatorluğumuzun vârislerinin cenazelerini kaldırımlarda, üç kuruşluk (gıda vs.) alacağı olan esnafın elinde rehin bıraktık. Tabutlarını günlerce gemilerde beklettik de yine sınırlarımızdan içeri sokmadık! Hâlbuki dikene basmış şairlere destanlar yazıyor; ekvatorda kesilen ağaçlara paneller düzenliyor; Marmara'daki adada kalmış eşekler için bile kıyametleri koparıyorduk!.. Küba'da sönen komünizme, nesli tükenen kelaynaklara, yumurtlayacak sahil arayan carettalara üzüldüğümüz yıllarda; Osman Gazi, Fatih, Yavuz, Kanunî, Sultan Ahmed ve Abdülhamid Han'ın torunları 70 yıl vatansız ve bayraksız yaşadılar! Onlar utanç abidelerimizdir! Bir kısım zevât onlardan utanır; bütün mahlûkat ise onlara yapılanlardan! ..... (NOT: 91 yıllık hayatının 70 yılını sürgünde geçiren Osman Ertuğrul Osmanoğlu dün defnedildi. Cenazeden önce yazılan bu satırların devamı olur sanırım...)