İkimiz de,,, rüyadaydık... İkimiz de rüyalarımızda her ikimizi de görüyorduk. Ve her ikimiz de, rüyada olduğumuzu biliyorduk... * Rüya!.. Rüya; "uyanacağız" demekti... Halbuki bizler, bilerek uyanacağımızı; sanki "uyanmayacağız gibi" davranıyorduk... * O, zengindi... Ben; fakîr!.. Neyi tutsa; altın olsun, diye tutardı ve sanırdım ki; her dokunduğu altın olacak... Kızardı benim; bu rüyanın sonuna kadar fakir kalma ihtimalini umursamayışıma!.. * Avamın gözünde insanı yükseltenlerden biri de; altından basamaklardı, ve insanların başları öne eğilirdi; aldıkça gözlerini bu merdivenlerin parıltısı... Gözler, dengi olan gözlerde eğlenir! Sadece altın üstünde yükselenler; gözlerine bakacak göz bulamaz sonunda... * "Yeter, dedi birisi. Uyanacaksınız artık, sabah olacak yakında!.." İkimiz birden "Eyvaahhh" dedik!.. Koştum "eyvah" diyerek ve nem varsa devretmeye, satmaya, atmaya başladım; ki kalmasın diye üzerimde ağırlık... Baktım; o da "eyvah" diyordu ve telaşlardaydı nerde, nasıl, ne varsa; ne yaparak çevrilebilir diye altına... ..... Ses yine tekrarladı: "Bakın, dinleyin; horozlar çığlık çığlığa,,, çünkü sabah oluyor, yakında şafak sökecek ve artık hepiniz uyanacaksınız!.." * Uyandık!.. Baktık ki; rüyalar yalanmış, ve basit birer taklidiymiş gerçek hayatımızın; Sanki bir adam, ve yine onun çamurdaki gölgesi gibi!.. * Uyandık!.. Uyanınca açıldı gözlerimiz... Baktık ki; altının para etmediği bir ülkedeyiz ve hem zenginlik ve hem de fakirlik, geçilmiş istasyonlar gibi kalmışlardı, göz kapaklarımızın arkasındaki rüyalar âleminde!.. * Uyandık artık... Halbuki uyanmaya çalışmamız gerekiyordu; Uyandırılmadan!.. ....... (NOT: Sen, bunları ZATEN biliyordun, değil mi?.. Halbuki ben henüz öğrenemedim, ve de öğrenmem ne kadar mümkün, bilemem; Gözlerim açılmadan!..)